NFL

Seattle Seahawks: Av Zamanı

2012/2013 sezonunun play-off’larında Seattle Seahawks, Atlanta Falcons’a karşı istedikleri performansı bir türlü sergileyemiyorlardı. Bu durum skor tablosuna da yansımış; taraftarlar ümitlerini tüketmeye başlamıştı. 20 sayılık farkın kapanması, özellikle dönemin formda takımlarından Falcons’a karşı hayli güç gözüküyordu. Ancak Seahawks koçu Pete Carroll, uzun bir zamandır beklediği bu fırsatı geri tepmemekte kararlıydı. Tüm zamanların en iyi NFL play-off geri dönüş hikayelerinden birine imza atarak 27-7’lik skoru 27-28’e getirmeyi başarmışlardı. Ne yazık ki son pozisyonda Matt Bryant tarafından gerçekleştirilen 49 yardlık “saha golü,” Seahawks’ın galibiyet hayallerini suya düşürmüştü.

Hayal kırıklığı yaşatan bu mağlubiyetten sonra Seattle Seahawks, yaklaşık üç saat boyunca soyunma odasını terk etmedi. Her şeylerini sahada bırakan, 20 sayılık büyük bir geri dönüşe imza atan ve galibiyeti parmaklarının ucundan kaçıran takım, durumun üzüntüsünü yaşıyordu.

Ancak uzun vadede mağlubiyetin getirdiği üzüntü, yerini umuda bıraktı. Daha çaylak sezonunda veteran gibi oynayan Russell Wilson, birkaç sezondur harika işler başaran Marshawn Lynch ve ligdeki bütün ofansif takımlara korku salmalarına rağmen daha en iyi oyunlarını göstermemiş olan Richard Sherman, Earl Thomas ve Kam Chancellor. Nam-ı diğer Legion of Boom…

Seattle Seahawks: Av Zamanı | Earl Thomas (#29), Kam Chancellor (#31), Richard Sherman (#25)

Pete Carroll soyunma odasında çıktığı zaman, gelecek senenin kendilerinin olduğunu anlamıştı. Takım otobüsüne ilerlerken koşarak kendisine yetişen çaylak Russell Wilson da aynı şeyi düşünüyordu. Bir röportajında bu hadiseden bahseden Carroll, Wilson’ın kendisine seneye Super Bowl’u kazanacaklarına dair söz verdiğini anlatıyor. Seahawks takımı stadyumdan ayrılırken, Richard Sherman’ın gelecek sezon sarf edeceği meşhur sözlerine yakışır kalitedeydi: Sudaki kan kokusunu almışlardı. Gelecek sezon “Av Zamanıydı.”

Yıllarca NFL’de defansif antrenör olarak görev yapan fakat baş antrenörlükte yüzü gülmeyen Pete Carroll, kolej futbolunda harikalar yaratıyordu. Oyunculara karşı pozitif yaklaşıma, enerjik ve dinamik özelliklere sahip Carroll NFL’de ne kadar eleştirildiyse de bu özellikleri kolejdeki başarılarında büyük bir öneme sahipti. Gençlerin dilinden anlaması, lokal anlamda halkta bıraktığı pozitif izlenim kısa sürede Carroll ve takımı USC’yi (Güney California Üniversitesi) kolej futbolunun tepesine taşımıştı. Bütün bu başarılar, devamında kolej şampiyonluğunu da getirdi.

Bu sırada iyi zamanlar geçirmeyen Seahawks takımının yönetimi, 2010 yılında Carroll’a bir şans vermek istedi ve takıma baş antrenör olarak getirdi. Aynı yıl içerisinde ilk raunttan Earl Thomas’ı draft eden yönetim, gelecek yılların tehlikeli takımını kurmaya başlamıştı adeta. Yapılanmaya başlarken genç bir takım oluşturmak için kolları sıvayan Seahawks yönetiminin belki de aldığı en iyi karar Carroll’ı koç olarak getirmekti. Hem defansif geçmişi olan hem de gençlerle iletişimi üst düzeyde olan koç, kendisi için çok uygun bir zemin bulmuştu.

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

Bütün bunlarla beraber 2012 draftının üçüncü raundundan Russell Wilson’ı seçmeleri ile korkutucu bir takım olma yönünde ilerliyorlardı. Geriye kalan tek şey, takımın kendisini kanıtlamasıydı. Nitekim 2013’e kadar yükselen performans grafikleri ile beklentileri fazlasıyla karşılayacaklarına yeşil ışık yakmış gibiydiler.

Seattle Seahawks, 2013 sezonuna çok hızlı başladı. İlk üç galibiyetlerini ezici üstünlükle alan takım yavaşlama sinyalleri vermiyordu. Dördüncü haftada sezonun ilk mağlubiyetini aldıktan sonra yedi maçlık galibiyet serisi yakaladılar ve sezonu 13-3 skorla bitirerek NFC’nin en iyi takımı olduklarını kanıtladılar. Normal sezondaki bu büyük başarıdan sonra geriye tek bir hedefleri kalmıştı. Geçen sezon yaşadıkları hayal kırıklığını tekrarlamamak. Maçlardan önce takım sarılmalarında dedikleri gibi, birbirlerinin arkasını kolluyorlar ve takımca tarzlarını ortaya koyuyorlardı.

Vakit gelip çattığında play-off’taki ilk rakipleri New Orleans Saints’ti. Sezon boyunca takımların korkulu rüyası olan Legion of Boom’dan çekinmediklerini göstermek adına maç öncesindeki ısınmalarda Saints, Seahawks’ı psikolojik olarak yenmeyi hesaplamıştı. Bunun için de maç öncesinde takım alanlarını işgal ettiler, sahada yerlerini alırken “trash talk”a devam ettiler. Hesaba katmadıkları durum ise Seahawks takımının psikolojik karşılaşmalardan beslenmesiydi. Bu yüzden karşı karşıya kaldıkları durumdan etkilenmelerine imkân yoktu. Tam aksine kendilerine karşı yapılan taarruzdan beslendiler ve Saints’e zor bir maç yaşattılar. Neticede 21-15’lik skor ile Konferans Şampiyonluğu Finaline yükseldiler.

NFC şampiyonluğu için ise San Francisco 49ers ile karşı karşıyalardı. İki takım arasında yıllar boyu süren rekabete bir de Sherman ile Crabtree ikilisi arasında yaşanan sorunlar da eklenince maçın hikayesi daha da farklı bir hal aldı. Bir yanda birkaç sezondur iyi gidişatını taçlandırmak isteyen 49ers, diğer yanda rakip tanımayan Seahawks…

Maçın kaderi karşılıklı touchdownlar sonrasında tek skorluk bir oyuna kalmıştı. 23-17’lik Seahawks üstünlüğüne son verebilmek adına son çeyrekte 30 saniye kala Kaepernick gözlerini Crabtree’ye çevirdi. Maçtan önce Sherman’dan korkmadığını ve kendisinin “zayıf” olduğunu söyleyen Crabtree ile Sherman karşı karşıyaydı. “End-zone”a birlikte girdiler ve aynı anda yükseldiler. Herkes nefesini tuttuğu sırada Sherman topu tek eliyle çelip takımına maçı kazandırdı ve taraftarlara muazzam bir defansif oyun izletmiş oldu. Ancak maçın hikayesi burada bitmemişti. Finalden sonra verilen röportajlarla rekabet farklı bir boyut kazanmış oldu. Bütün futbolseverlerin aklına kazanan Richard Sherman’ın röportajı, bugüne dek herkes tarafından konuşulmakta.

Uzun bir süre ligin kötü takımları arasına demir atmış olan Seattle Seahawks sonunda hedeflediği yere gelmişti: “SuperBowl XLVIII.” Bu seferki rakipleri ligin en iyi hücumuna sahip, 2013 sezonunun En Değerli Oyuncusu ve Hall of Famer Peyton Manning önderliğindeki Denver Broncos’tu. Seahawks’ın Denver’ı durdurabileceğine dönemin medyasının pek inancı yoktu. Mükemmele yakın sezon geçiren ve 5. En Değerli Oyuncu unvanını kazanan Manning’in durmaya niyeti de yoktu. Fakat Legion of Boom’u o dönemde geçebilmek için bundan daha fazlası gerekiyordu. Nitekim Manning’in iki pasını yakalamayı başardılar. Hem şüphe duyanları hem de medyanın olumsuz görüşlerini haksız çıkartan Seahawks, 43-8’lik üstün bir skorla tarihlerindeki ilk Lombardi kupasına uzandı.

Konfetiler arasında yürürken kendisini gökyüzünde hissettiğini belirten oyun kurucu Russell Wilson sözlerine şöyle devam ediyor: “Futbol oynamaya başladığımdan beri bu anın hayalini kurarak gece gündüz çalıştım, bir sürü fedakarlıkta bulundum. Ancak o kupayı elime aldığımda bütün yaptıklarımın sonuca değer olduğunu fark ettim.” Diğer takım arkadaşlarıyla beraber seremonide eğlenirken, geçen sene yaşadıkları hayal kırıklığından eser kalmamıştı. Koçluk yöntemleri eleştirilen Pete Carroll ise ne kadar iyi bir koç olduğunu ispatlamış oldu.

Carroll zaferin tadını çıkarırken kendisine koşarak yaklaşan kişi, geçen sene soyunma odasından hayal kırıklığı ile çıktığı sırada yine kendisini koşarak yakalayan kişiydi: Russell Wilson… Daha ligdeki ikinci yılında gelmiş geçmiş en yüksek galibiyet yüzdesini yakalamış genç oyun kurucu, koçuna anlamlı bir hatırlatmada bulundu: “Verdiğim sözü hatırlıyorsun değil mi? İşte kazandık!”

2013/14 sezonundaki Seahawks’ın şampiyonluk yolculuğu nadir görülen ve keyif veren bir macera olarak tarihteki yerini almış oldu.

Melih Yasir Gürler

         Paylaş ya da Gönder

NBA Maçlarının TV Programı, Skorlar ve Sonuçlar

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu