2010’lu yılların başında Wesley Snejder, Arjen Robben ve Robin Van Persie gibi önemli yıldızlarla iyi bir jenerasyon yakalayan Hollanda A-Milli Takımı, sonrasında yaşadıkları hayal kırıklıklarını unutturma umuduyla EURO 2020’ye hazırlanıyor.
Hollanda, 2010 Dünya Kupası’nı Andres Iniesta’nın uzatma dakikalarında attığı golle kaybetmiş, 2014 Dünya Kupası’nda ise yarı finalde penaltılar sonucunda Arjantin’e elenip turnuvayı üçüncü tamamlamıştı. Arada kalan EURO 2012’de ise Portakallar zor bir kura çekmiş, Portekiz, Almanya ve Danimarka’nın bulunduğu grubu puan alamadan sonuncu bitirmişti. 2014’teki bronz madalyadan sonra Hollanda hem EURO 2016’da hem de 2018 Dünya Kupası’nda yer almayı başaramamış ve ülke çapında çok büyük bir hayal kırıklığına sebep olmuştu.
2018 Dünya Kupası’na katılmayı başaramayan Dick Advocaat Şubat 2018’de Hollanda Milli Takımı teknik direktörlüğü görevinden istifa etmiş ve yerine ülkenin kazandığı tek büyük turnuva olan EURO 1988’de kadroda bulunan isimlerden Ronald Koeman getirilmişti. Avrupa Şampiyonası Elemelerinde Almanya, Kuzey İrlanda, Belarus ve Estonya ile birlikte C Grubu’na düşen Hollanda, Almanya’nın ardından ikinci olup direkt olarak Avrupa Şampiyonası hasretine son vermek için Kuzey İrlanda ile rekabete girdi. Kuzey İrlanda’yı evinde 3-1 yenen ve Belfast’ta golsüz berabere kalan portakallar grubu ikinci tamamlayarak turnuvaya katılma hakkı kazandı.
Pandemi sebebiyle EURO 2020’nin ertelenmesi sonrası, Ağustos ayında Barcelona’nın başına geçen Ronald Koeman turnuvada yer alamadan Hollanda Milli Takımı’ndaki görevden ayrıldı. Hollanda Futbol Federasyonu hem Dünya Kupası elemelerini hem de ertelenen EURO 2020’yi düşünerek takımın başına Frank De Boer’u getirdi. Bu sebeple Hollanda’yı değerlendirirken Koeman’ın elemeler süresince oynatmış olduğu futbolu baz almak yanıltıcı olur.
2010 ve 2014 Dünya Kupaları’nda Van Bommel ve Nigel De Jong’un oluşturduğu sert ortasahalar ve ileride Snejder, Van Persie ve Robben gibi yıldızların bireysel yetenekleriyle başarıya koşan portakallar, Johan Cryuff’un 1970’li yıllarda öncülük ettiği total futbol felsefesine bir nebze ihanet etmişti. Bu anlayış hem hücumcu yıldızların yaşının ilerlemesi hem de ortasahadaki De Jong ve Van Bommel ikilisinin bozulmasıyla çöküşe geçmişti. Kadrosunda revizyona giden Hollanda, bugün itibariyle 70’li yıllarda tüm dünyanın beğenisini kazanan futbol anlayışına biraz daha yakın. Ortasahada sert 6 numaralar yerine, Frankie De Jong ve Wijnaldum gibi pas dağıtma özelliği de bulunan oyuncuları tercih eden De Boer’un gol yollarındaki en etkili silahı ise Lyon’da kariyerini yeniden yükselişe geçiren Memphis Depay.
De Boer’un Hollanda Milli Takımı başındaki 11 maçlık karnesi ele alındığında iki taktiksel diziliş öne çıkıyor. İlk sistem bir 6 iki de 8 numara ile kurulan 4-2-3-1. Bu sistemde De Boer, kullandığı Promes,Berghuis veya Malen gibi kanat oyuncularından hücum katkısı bekleyerek Depay’ı asıl mevkisi olan santraforda değerlendiriyor. İkinci olarak ise total futbol felsefesine daha yakın olan 4-3-3 görülüyor. Frankie De Jong, Wijnaldum ve De Roon/Klaassen üçlüsüyle kurduğu ortasaha ileride Depay’ın kariyerinin ilk döneminde etkili olduğu sol kanat mevkisinde değerlendirildiği hücum tandemini destekliyor. Bu diziliş hem santraforda kullanılan Luuk De Jong’un pivot santrafor becerileri hem de Depay’ın kanat forvet olarak verdiği gol katkısı göz önünde bulundurulduğunda ofansif anlamda daha etkili gözüküyor. Ancak De Boer’un zorluk derecesi daha yüksek maçlarda defansif zaaflardan kaçınmak için 4-2-3-1’i tercih ettiğini gözlemleyebiliyoruz. Bütün bunların yanı sıra De Boer’un EURO 2020 öncesi oynanan iki hazırlık maçında da beşli savunmayı denediğini göz önünde bulundurmak lazım. Bu sistemin ana plan olarak mı düşünüldüğünü yoksa gerek görülmesi halinde takımın hazır olması için mi denendiğini ancak turnuvanın başlamasıyla öğrenebileceğiz.
Oyuncu bazında bakıldığında Hollanda’nın turnuvadaki en büyük eksiği sakatlığı sebebiyle neredeyse bir sezondur futbola uzak olan Virgil Van Dijk. Hollanda’nın savunmasının bel kemiği olan dünyanın en iyi stoperi olarak görülen oyuncusundan yoksun bir şekilde turnuvaya çıkmasının ne derece bir dezavantaj olacağını hep birlikte izleyeceğiz. Turnuvaya giden oyunculara bakıldığında en çok öne çıkan isimler Frankie De Jong ve Memphis Depay. Her ne kadar Memphis Depay takımın hücum yükünü çekiyor olsa da, Hollanda’nın turnuvada gidebileceği en ileri noktayı belirleyen kilit oyuncu Frankie De Jong olacaktır. Hollanda’nın defanstan hücuma geçişini sağlayan Barcelonalı yıldızın iyi bir performans gösterememesi takımın performansının bir hayli sıradanlaşması anlamına gelecektir. Ayrıca kadroda patlama yapması en muhtemel isim olarak öne çıkan Donyell Malen’i de bir köşeye not etmek lazım. PSV’de iyi bir sezon geçiren ve toplamda 45 maçta 27 gol ve 10 asiste imza atan hücumcu hem kanat hem de santrafor mevkiinde oynayabiliyor. Malen ilk 11’de çok süre alamasa bile Hollanda’nın gole ihtiyacı olduğu dakikalarda çok etkili bir jokere dönüşebilecek bir oyuncu. Hücum hattındaki herhangi bir oyuncunun sakatlığı veya formsuzluğu durumunda 22 yaşındaki yıldızı sahada daha uzun süreler izleyebiliriz.
Son olarak, turnuvaya bakıldığında Hollanda’nın kolay bir kura çektiğini söylemek mümkün. Ukrayna, Avusturya ve Kuzey Makedonya ile birlikte C grubuna düşen Hollanda grubun açık ara favorisi. Elemelerde sürpriz sonuçlara imza atmış ve turnuvanın sürpriz adaylarından olan Ukrayna grupta Hollanda’nın en büyük rakibi olarak görünse de Hollanda ev sahibi avantajını da kullanarak gruptan lider çıkmayı başaracaktır. Eğer grup aşamalarında büyük sürprizler yaşanmaz ve Hollanda grubunu lider tamamlamayı başarabilirse görünen o ki portakalların yolu yarı finale kadar turnuvanın favorileriyle kesişmiyor. Dolayısıyla beklentilerin altında kalmayacak bir Hollanda takımı turnuvada adından söz ettiren takımlardan biri olup ülkenin özlem duyduğu başarılı yılları geri getirebilir.
Rafi Levi
