F1

NF1 Röportaj: Jason Tahincioğlu

Jason Tahincioğlu, Formula Renault, Formula 3, GP2 gibi şampiyonalarda yarışarak ülkemizi temsil etti. Jordan F1 takımının test pilotluğunu yaparak Türkiye için bir ilke imza attı. Biz de kendisiyle hem bu maceraya hem de motor sporlarına dair konuştuk. 

1- Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? 

Adım Jason Tahincioğlu. 29 Ekim 1983 yılında İngiltere’nin Bristol kentinde doğdum ama 3 yaşından 17 yaşıma kadar İstanbul’da yaşadım. İlkokul, ortaokul ve liseyi Türkiye’de okudum. Bununla beraber üniversite için İngiltere’ye gittim ve yarış kariyerimden dolayı hep yurtdışında bulundum. 2012 yılında üniversiteyi ve yüksek lisansı bitirdikten sonra Türkiye’ye geri döndüm. Annem İngiliz, babam Türk olduğu için çift kültürle büyüdüm. İki kültürü de bilmenin avantajları ve dezavantajları var. Bazen Türkiye’de İngiliz gibi, bazen de İngiltere’de Türk gibi davrandığım oldu. Bu durum kültür karmaşasına sebep olabiliyor. Bunun dışında sporcu bir ailenin çocuğuyum. Her zaman etrafımda spor vardı. Ne olursa olsun her daim sporun ve rekabetin içerisinde büyüdüm. 

2- Yarışa olan tutkunuz nasıl başladı? 

80’li yılların sonunda ben henüz çocukken babam karting yarışlarına katılırdı. Biz de ailece onu izlemeye giderdik. Sonrasında annem de işin içine dahil oldu. Bu olay bir nevi bizim aile etkinliğimiz olmuştu. Hafta sonları ablamla birlikte Tuzla’daki karting pistine gidip orada annemizi ve babamızı yarışırken seyrederdik. Tabii otomatik olarak bu heves, arzu, adrenalin bana da aşılandı. Lastiğin sesi, benzinin kokusu, yağın kiri derken küçük yaştan beri babamın kucağında direksiyon sallama hevesim zaten vardı. 5.5-6 yaşımda bir karting aracına oturdum ve ondan sonrasında bu olaydan çok zevk aldığımı hatırlıyorum. İlk Go-Kart ile piste çıktığım günü dün gibi hatırlıyorum. Annem yanımda koşuyordu ve bana ne yapmam gerektiğini söylüyordu. Sonrasında zaten alıştım. Yani kısacası ailemin bu işin içinde olması ve genç yaştan bana bu imkanı sağlaması bu tutkumun nasıl başladığının en iyi cevabı. 

3- İlk Türk F1 test pilotu olmak nasıl bir duyguydu? 

Böyle şeyler sözle anlatılmaz gerçekten yaşanır. Nasıl ilk kartinge bindiğim günü hatırlıyorsam ilk Jordan F1 aracını Silverstone pistinde kullandığım günü de çok iyi hatırlıyorum. Onun öncesinde sadece 200 beygirlik Formula Renault araçlarını kullanırken bir anda 800-900 beygirlik F1 araçlarının hızlanması inanılmaz gelmişti. Böyle bir hızlanma, fren, tutunma gerçekten inanılmazdı. Tabii ki ilk olmak her zaman çok ayrı bir gurur. En azından böyle hatırlanmak ve bilinmek çok güzel bir duygu ama biliyorsun ki ilkler her zaman bir sonrakilere kapı açar. Umuyorum ki bu en azından geçmiş yarış kariyerim boyunca yaptıklarım gelecek nesillere de kapı açacaktır. Bu duygu gerçekten ifade edilemez. Pit çıkışında tam gaz şekilde giderken aracı pit limitöründen çıkardığımdaki o hızlanma sesi hala kulaklarımda. Araç resmen inliyordu diyebilirim. Asla unutamayacağım bir şey. Hayatım boyunca o motor sesi kulaklarımda yankılanacak. 

4- Formula 1’de devam etme konusunda elinizden geleni yaptınız ama işler yolunda gitmedi. Sizce bunun nedeni neydi? 

Şöyle bir gerçek vardı ki Petrol Ofisi ile yaptığımız sözleşme sona ermişti. Sonrasında Petrol Ofisi kendi içerisinde bir takım değişiklikler yaşadığı için o süreç içerisinde bizim projemiz kaynadı diyebilirim ve GP2 projemiz tekrar yenilenmedi.  O esnada ben sponsorsuz kaldım ve bir sonraki seneleri nasıl yürütürüz, nasıl devam ettiririz diye düşünürken bir yandan yaşadığım omuz sakatlığım vardı. Uzun süredir yaşadığım bir sakatlıktı. Bu yüzden sezon öncesi bir ameliyat olma kararı aldım. 2008 senesinde ameliyat geçirdim ve iyileşmem çok uzun zaman aldı. O yüzden 2008 sezonu benim için yalan oldu. Motor sporlarının bu seviyesinde az sayıda koltuk olduğu için sizin koltuğunuza her daim oturmak isteyen insan sayısı da çok oluyor. Eğer koltuğunuz bir süre boyunca boş kalırsa bilin ki o koltuğu geri almak çok zor olacak. Ben koltuğu bir sene birisine devrettikten sonra geri almak neredeyse imkansızdı. Hem antrenman eksikliği hem fiziksel eksiklik hem de yarış eksikliği derken bir anda işin içinden koptum. Daha sonrasında başka bir şampiyonada veya kategoride yarışmamış olmak belki benim suçum ama ona da sponsor bulamadık açıkçası. İstediğimiz rakamlara ulaşamadık derken ben 2009 senesinde ara verdiğim üniversiteye geri döndüm. 

5- Geçmişe ve günümüze baktığımızda Formula 1’de hiç Türk bir pilotun yarışmadığını görüyoruz. Bunun sebebini neye bağlıyorsunuz? 

Tabii ki sonuçta motor sporları algısı, kültürü, popülaritesi ile ilgili bir konu. Motor sporlarına yapılan yatırım ülkemizde çok kısıtlı. Motor sporlarının popüler olduğu ülkelere kıyasla çok daha az diyebilirim. Zaten daha yeni yeni birkaç sürücü Avrupa ve dünya pistlerinde kendini tanıtmaya başladı. Bunlar da aslında çok ilginçtir 2006, 2007, 2008 yıllarında Petrol Ofisi’nin sponsorluğunda yapılan ‘25 Küçük Adam’ projesinin bir nevi meyveleri. O zamanlar ekilmiş tohumlar şimdi meyveleşti yani. Cem Bölükbaşı, Ayhancan Güven, Berkay Besler, Ali Türkkan gibi birçok pilot o projeden gelme. Soruya dönecek olursak bu bir proje işi. Formula 1’e sürücü yetiştirmek istiyorsanız bunun proje niteliğinde olması gerekir. Biz açıkçası hem o projeye destek bulmakta hem de o projeye dahil olabilecek sürücüyü bulmakta zorluk çekiyoruz. Çünkü bunun içerisinde aile, maddiyat, imkan, manevi değerler gibi faktörler var. Ülkemizdeki araba sevgisi her ne kadar yoğun olsa da yarış arzusu biraz daha az.  

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

6- Şu anda hayatta neler yapıyorsunuz? Motor sporlarına olan tutkunuz aynı derecede devam ediyor mu? 

Şu anda bir yazılım şirketim var. Genel olarak yazılım işleriyle uğraşıyorum ama motor sporlarına olan tutkum hiç azalmadı. Tam tersine hep yarışmak istiyorum. Keşke bir koltuk olsa, bir imkanım olsa diye düşünüyorum. Ne olursa olsun o tutkunun hiçbir zaman azalacağını düşünmüyorum. İnsan piste gittiği zaman bir araca oturup tabiri caizse gazlamak istiyor. 

7- Genç bir pilot olduğunuz dönemlere geri dönme şansınız olsaydı neleri değiştirmek isterdiniz? 

Bu her zaman klasik bir sorudur çünkü günün sonunda baktığımız zaman daha olgun ve farklı perspektiflerden bakabiliyoruz. Şimdi olsaydım daha konsantreli ve özverili olurdum. Eğer bu zamanki aklımla bunu yapıyor olsaydım bu zamanın imkanlarından faydalanırdım. Örneğin daha çok simülasyon kullanırdım, daha çok antrenman yapardım. Her şeyi daha çok yapıp elimdeki imkanları daha iyi değerlendirmeye çalışırdım. 

8- Sponsor bulmanın Formula için çok önemli olduğu söyleniyor. Formula’da yükselmek için gereken sponsor yardımı size sağlandı mı? Gereken desteğin verildiğini düşünüyor musunuz

Güzel bir soru. Açıkçası maddi anlamda gereken desteği aldım. İngiltere’de iki sene Formula Renault Şampiyonası’nda yarıştım. Daha sonrasında iki sene GP2 serisinde yarıştım. Tabii bunlara maddi kaynaklar ve sponsorluklar bulundu. Muhtemelen ülkemizde motor sporlarıyla uğraşan bir sporcuya verilen en yüksek meblağlı sponsorluklar diyebilirim. Ama tabii ki bunlar bizim kendi imkanlarımızla yaratıldı. Herhangi bir devlet desteği veya herhangi bir vakıf, kurum değildi. Hepsi tamamen özel şirketler tarafından karşılanan sponsorluklardı. Bunları da bulmak kolay değildi ama en azından projeye inanan insanlar bu desteği bana verdiler. Maddi desteği gördüm ama işin içerisinde manevi destek de var. Bu iş psikolojik bir iş. Etrafınızda doğru insanların olması gerekiyor. Menajerin iyi olup sizi doğru yönlendirmesi lazım. Bunun dışında bir mentora ihtiyaç oluyor. Ben pistin içerisinde beni yönlendirip mentorluk yapacak insanlar konusunda sıkıntı yaşadım. Kendi takımımdan goller yedim. Malzeme, antrenmanlar gibi konularda ufak tefek sürtüşmeler yaşadım. Bu konular beni zorladı. Bazı pilotlar yarıştan yarışa sürekli piste çıkıp başka araçlarla antrenman yapabiliyordu. Kendilerini sıcak tutup, yarışılacak pistte daha iyi olabilmek için bunu yapıyorlardı. Benim kaynaklarım doğru bir şekilde yönetilmiyordu sanırım. Yarış hafta sonları haricindeki diğer kaynaklar daha iyi yönetilebilirdi.  

9- Bu sene Formula 3 Asya serisinde Cem Bölükbaşı yarıştı ve başarılı sonuçlar aldı. Cem’in bu başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ona nelere dikkat etmesini önerirsiniz? 

Cem Bölükbaşı da ’25 Küçük Adam’ projesinden çıkan bir yetenek. Çok hızlı, efendi ve sevdiğim bir kardeşimdir. Tabii ki yetenekli birisi başarısı tesadüf değil. Karting yıllarında çok başarıları vardı. Hem uluslararası hem de yerel yönde. Bununla birlikte zaten kendisini e-spordan da tanıyoruz. E-sporda çok başarılı bir pilot. Formula 3 Asya serisinde de gösterdiği performans ne kadar iyi bir pilot olduğunu, ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Bu yarışlarda daha çok tecrübesiz ama Formula 3 Asya serisinde gösterdiği sonuçlar takdire şayandır. Ciddiye alınması gereken bir başarıdır. Ona o anlamda gelecek yıllarında da başarılar dilerim. Ona doğru insanlarla çalışmasını öneririm. Etrafında doğru insanlar olabilmesi için zaten ya menajeri ya da mentoru olması lazım ve doğru takımlarla çalışması lazım. Bu iş düşünüldüğü kadar kolay değil. İşin içerisinde çok fazla psikoloji var ve sürücü psikolojisinin yönetilmesi için doğru ekiple çalışmak şart. Ne olursa olsun eline geçen fırsatları en iyi şekilde değerlendirmesi gerek. 

10- Pistte rakip olarak karşılaştığınız en ünlü pilotlar kimlerdi? 

Karting yıllarımdan gidersek Lewis Hamilton, Nico Rosberg, Robert Kubica, Nelson Piquet Jr. , Lucas Di Grassi , Romain Grosjean, Vitaly Petrov, Antonio Pizzonia,  Oliver Jarvis, Maria Lopez, Karun Chandhok, Senna Jr., Adam Carroll, Kazuki Nakajima, Giorgio Pantano, Gianmaria Bruni bunların sadece bir kaçı, bu liste uzar gider. Biliyorum ki şu ana kadar yarıştığım çoğu iyi pilot hala bir yerlerde yarışıyor. Yüksek seviyeli, prestijli şampiyonalarda yer alıyorlar ve önlerde gidiyorlar. Gerçekten sıkı rakiplerim olmuştu bunu gururla söyleyebilirim. 

11- Sizce motor sporlarında Türkiye’den çıkan sürücülerin sayısının artması için neler yapılmalı?  

Kesinlikle yarış ve tesis sayısı artmalı. Bunlar arttıkça ve tabii maliyetler daha ulaşılabilir hale gelirse insanlar bu işe gönül verebilir. Az sayıda pistimiz, aracımız ve şampiyonamız var. Bu da otomatik olarak daha az sürücüye denk geliyor. Daha fazla yatırım yapılması lazım. Sürücüleri teşvik edecek projeler, yeni imkanlar yaratılması lazım. 

12- Formula 1’in sevilen pistlerinden İstanbul Park’ın yarış takviminde olmaması hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Ülkemiz için büyük bir kayıp. Formula 1 takvimi için de büyük bir kayıp. Tabii insanlar normal olarak üzülüyor böyle bir durum olunca ama ne olursa olsun bu pist her zaman burada duruyor. Geçen sene gördüğümüz gibi ne zaman bir yarış organize edilmesi gerekiyorsa bunu en iyi şekilde yapabiliyoruz. Bunu dünyaya gösterdik. Umuyorum ki gelecek yıllarda Intercity İstanbul Park, daha çok ulusal yarışa ev sahipliği yapar ve o güzelim pisti hak ettiği yere getirip daha sık kullanırız. Sonuçta orada yapılan her yarış ve yarışma Türkiye motor sporlarına bir katkıdır. 

13- Bir yarışta yaşadığınız en talihsiz olay neydi? 

Talihsizlik olaylarım çok oluyor. Nedense hep iyi giderken aracım bozuluyor. İşin şakası bu tabii ama olmuşluğu da var. 2008 GP2 Asya serisindeki son yarışımda dokuzuncu sıradan başlayıp iyi bir start almıştım. Uzun bir süre dördüncü olarak devam etmiştim. Sonrasında vites kutusunda bir sıkıntı oluştu. Yanlış hatırlamıyorsam o yarışı dokuzuncu bitirmiştim. Bunun dışında Monte Carlo’da piste güvenlik aracı girmişti ve arkamdakine yol verirken pistin çok kirli bir tarafına denk gelmiştim ve orada kaza yapmıştım. O da talihsiz bir olaydı. Hatta İstanbul Park’ta da iyi giderken silindirin bir tanesi gitmişti ve bütün yarışı yedi silindirle devam ettirmek zorunda kalmıştım. Orada da iyi bir sonuç elde edebilirdim özellikle kendi seyircinizin karşısında iyi bir derece elde etmek istiyorsunuz. Aklımda kalanlar bunlar. Tabii birkaç tane daha anlatmak istemediğim durumlar var çünkü onlar talihsizlik mi, şanssızlık mı veya sinir bozucu mu bilemiyorum. 

14- Şu an Formula 1’de hangi pilotu destekliyorsunuz? 

Hamilton diyebilirim. Çünkü Hamilton’ı karting yıllarımdan beri tanıyorum. 11 yaşından beri tanıyorum kendisini. Yüz yüze geldiğimiz zamanlarda sohbet edebildiğimiz bir insan. Onun haricinde umuyorum ki Leclerc ve Russell’da iyi işler çıkartır çünkü onlar da şu an en pilotlardan biri olarak gösterilen Verstappen ile beraber Formula 1’in geleceği. Ama ben yine de bu soruya Lewis Hamilton diyeceğim. 

15- En sevdiğiniz pist hangisiydi?

En sevdiğim pistlerden bir tanesi tabii ki İstanbul Park. Çünkü ülkemizin pisti ve gerçekten çok güzel bir pist. Farklı bir karakteristiği olan bir pist. Ben genellikle hızlı ve çok G kuvveti ürettiğimiz pistleri seviyorum. Mesela Spa pistini örnek verebilirim. İnişleri, çıkışları, hızlı virajları gerçekten büyük bir haz veriyor. Bunun dışında Silverstone pistini çok seviyorum. Tabii İngiltere ikinci memleketim ve pist gerçekten güzel. Hızlı girilen virajları var. Malezya pisti de her zaman hoşuma gitmiştir. Bahreyn pisti de ilginç bir pist. Bakıldığı zaman keyifli gibi durmuyor fakat kullandığım zaman gerçekten keyif alıyordum bu yüzden Bahreyn pisti de hep aklımda kalmıştır. Barcelona da güzel bir pist. Nispeten diğerlerine göre basit bir pist ama güzel sektörleri var. Imola da yarışmak için olmasa da tek başına sürmek için keyifli bir pist. Bunun dışında sevmediğim pistler de daha yavaş olan pistler. Üzgünüm ama Monte Carlo’ya çok ısınamadım. Macaristan da aynı şekilde. Yüksek sürat olmayınca bana heyecansız geliyor. 

16- Uzun bir dönem pistlerden uzak kaldınız. Bunun sebebi neydi? 

Biten sponsorluk bütçesi, omuz ameliyatı ve üniversite diyebilirim. Daha sonrasında da koltuk bulamadım. 

17- Kariyerinizde verdiğiniz bir karardan pişmanlık duyduğunuz oldu mu? 

Keşke Single Seater kariyerim bittikten sonra GT şampiyonalarına girseydim diyorum. Belki GT şampiyonalarında daha başarılı olabilirdim. Oradaki sürücü seviyesi, yüksek seviye bir Single Seater’a kıyasla biraz daha düşük olabiliyor. Keşke kendime zamanında GT veya WEC koltuğu bulabilseydim. Belki o konuda pişmanlık duyuyor olabilirim. 

18- En son ne zaman yarıştınız? 

2008 Dubai Asya GP2 Şampiyonası’ydı. Sonrasında Galatasaray takımının Süper Lig Formula Şampiyonası’nda testlere çıktım sadece. Bunun dışında İntercity Platinum Cup’ta  bir davet yarışına katıldım. Çok zevkli bir yarıştı benim için. Yani kısacası herhangi bir şampiyonada çok uzun süredir yarışmıyorum. 

19- Kariyerinizde en gurur duyduğunuz anı anlatır mısınız? 

Her yarışta ülkemi ve kendimi temsil etmek bir gururdu. 2005 senesinde İstanbul Park’ta Jordan F1 aracıyla gösteri turu attıktan sonra Türk bayrağını tutup seyirciye sallamak ve oradaki insanların coşkusunu, enerjisini hissetmek müthiş bir duyguydu. Hayatımda unutamadığım en önemli anlardan birisi o andı. 

20- Günümüzde motor sporlarının elektronik spor olarak yapıldığını da görüyoruz. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz? 

Motor sporlarının e-sporuna sim racing diyoruz. Sim racing, sadece araba yarışı değil aynı zamanda bir antrenman platformu. Sonuçta gerçek sürücüler piste çıkmadığı zamanlarda sim racing üzerinden antrenman yapıyorlar. Hem sürüş antrenmanı hem setup antrenmanı hem de yarış antrenmanları yapıyorlar. Kendilerini zihinsel olarak hazırlıyorlar. Bunun dışında popüler hale de geldi. Özellikle pandemi döneminde birçok büyük organizasyonun dijital varyantlarını gördük. Formula 1, Porsche Super Cup, Formula E gibi. Bunun dışında Ferrari de bu alanda bir şeyler organize ediyor. Bu şekilde birçok organizasyonun da dijital versiyonları ortaya çıkıyor. Sonuçta dijital dünya her yerde ve var olan dünyayı kasıp kavuruyor. Günümüz motor sporlarının da bir parçası sim racing ve bu olay büyümeye devam edecek. Daha çok marka bu işe yatırım yapacak ve gelecekte bu tarz yarışları daha çok göreceğiz. 

21- E-Racing Academy nedir?

 Temmuz 2018’de iki arkadaşımla kurduğum E-Racing Academy, sim racing özelinde içerik üreten ve yarışmalar düzenleyen bir platform. Burada amacımız insanlara eğitici, öğretici, bilgilendirici içerikler üretip insanların birbirine karşı yarışabileceği ödüllü şampiyonalar düzenlemek. Buradaki asıl amacımız da Türkiye’deki sim racing algısını büyütmek ve daha iyi yerlere taşımak. Neticede ne kadar çok yarışma düzenlerseniz o kadar çok sürücü olur. Bu sürücüler de kendilerini gerçek hayatta olduğu gibi uluslararası yarışmalarda gösterebilecekler. Bunun dışında Türkiye’deki sim severlere ulaşabilecekleri Türkçe içerikler hazırlıyoruz. Biliyorsunuz içerikler genellikle yabancı kaynaklı ve herkesin yabancı dili yok. Biz de insanlara aynı kalitede hatta daha kalitelisini Türkçe olarak ulaştırmaya çalışıyoruz. Farklı markaları bu işin içine katmak istiyoruz. Sonuç olarak insanların buluşacağı bir platform haline getirmek istiyoruz. 

Röportaj: Göksenin Çağrı Saraç 

         Paylaş ya da Gönder

NBA Maçlarının TV Programı, Skorlar ve Sonuçlar

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu