343 Erkek ve 1 Kadın
Formula 1 tarihinin ilk yarışı olan 1950 Britanya GP’sinden, bu yazı yazıldığında koşulmuş son yarış olan 2021 Bahreyn GP’sine kadar; tam 343 erkek, organizasyonda 1 ya da daha fazla puan almayı başardı. Bu 343 erkeğin karşısında ise 0.5 puanıyla sadece 1 kadın var: Lella Lombardi. Peki bu orantısız tablo nasıl resmedildi ve nasıl resmedilmeye devam edilecek?
Öncelikle sözlerime içten bir itirafla başlamak isterim. Kabul ediyorum, bu yazıyı hazırlarken kafamda feminizmden, kadın haklarından ve ayrımcılıktan bahsetmek vardı. Hala bu konuların kadınların ve erkeklerin haklarının bütün alanlarda eşit olana kadar her gün konuşulması ve unutulup bir kenara atılmaması gerektiğini düşünüyorum; ama konuyu araştırdıkça F1’in kadınlara bakış açısının ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış olduğu konusunda kafamın karıştığını söylemeliyim. Bu yüzden bu yazıya olabildiğince az yorum katacağım ve yazıyı okuyan herkesin kendi düşüncesini oluşturmasına imkan sağlamaya çalışacağım. Düşüncelerinizi yazı için Instagram sayfasında atılan gönderinin altına yazabilirsiniz. İyi okumalar!
Formula 1’in Kadın Pilotları
Öncelikle pilotlardan bahsedelim. statsF1.com’da bulunan sayılara göre, 70 yıllık F1 tarihinde bir Grand prix hafta sonuna katılmış 1017 kişi var. Bunlar içerisinde ise bir Grand Prix hafta sonunda en azından sıralama turlarına katılabilen sadece 5 kadın var: Maria Teresa de Filippis (onun hakkında yazılan özel olarak yazımıza da sayfamızdan ulaşabilirsiniz.), Lella Lombardi, Divina Galica, Desiré Wilson ve de Giovanna Amati. Bu örneklerden ilki Maria Teresa de Filippis, kendisi 1958 ve 1959 yıllarında toplam 5 yarış hafta sonuna katılmış ve de bunlardan üçünde yarışa katılmaya hak kazanmış. En iyi sonucu ise 1958 Belçika GP’de aldığı onunculuk. Bu noktada söylemem gerek ki, F1’de benim bulabildiğim bir “kadınları yarışmaktan alıkoyan” kural asla var olmamış. Yani başından beri kadınların da erkeklerle yarışması serbest. Ama Maria’nın onuncu olduğu Belçika GP’den sonraki yarış Fransa GP’de, yarış direktörü “bir kadının takması gereken tek kask, kuaförde kullanılandır.” diyerek onun yarışa katılmasına izin vermiyor. Yani kibarca yazılı bir kural olmadığını söyleyebiliriz fakat durum da pek elverişli değilmiş. Fransa’da kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin bile ancak 1944’ü bulduğunu düşünürsek, o zamanlarda kadın haklarına ne kadar saçma ve anlamsız bir bakış açısı olduğunu daha rahat anlayabiliriz sanırım.
Bu kadın pilotların en başarılı örneği ise başta da bahsettiğim gibi, Lella Lombardi. Kendisi 17 grand prix hafta sonu katılımıyla hâlen en çok yarış hafta sonuna katılan kadın. Bunun yanında tamamlanamayan 1975 İspanya GP’sinde 6. olarak 0.5 puan almayı başarmış ve bunu başaran ilk ve tek kadın olmuş. Onun 1974-1976 yılları arasında geçen kariyerinden sonra ise Galica 1976-1978 seneleri arasında 3 yarış hafta sonuna katılmış ve hiçbirinde yarışa katılma hakkı kazanamamış, 1980’de ise Wilson tek bir yarışta sıralama turlarına katılmış fakat o da yarışa katılmak için gereken pozisyonda bulunamamış.
2021 itibarıyla bir grand prix’ye resmi olarak katılan son kadın, bunu 1992’de Brabham takımıyla yapan Giovanna Amati. Kendisi o sene üç kez sıralama turlarına katılmış, fakat üçünde de yarışa katılmayı başaramamış. Bu örnekten sonra bazı kadın test sürücüler ya da bir f1 aracını test eden kadınlar olmuş, fakat 2014 Britanya GP’sinde ilk antrenman turuna katılan Susie Wolff’a kadar hiçbir kadın bir F1 hafta sonuna katılmamış. Dünya olarak 1992 yılından 2021 yılına kadar hak eşitlikleri konusunda en azından birkaç adım ileri gitmemiz gerektiğini ve belki de gittiğimizi düşünürsek, bu durumun F1’deki durumu pilotların cinsiyet dağılımı açısından pek de etkilemediğini rahatça söyleyebiliriz.(Pekala ırk dağılımı açısından da aynı şeyleri söyleyebiliriz fakat bu başka bir yazının konusu.)
Yönetim Kadrolarında Kadınlar Ve F1’deki Oluşumlar
F1, ne kadar bu gerçeği çoğu zaman unutsak ve unutmak istesek de, sadece pilotlardan oluşmaz. Ekibin nasıl işlediğini kontrol eden ve onları yönlendiren yönetim ekibi de bu işin önemli bir parçasıdır. Ama ne yazık ki bu alanda da kadınların rolü o kadar iç açıcı değil. Bir takımın işleyiş ağacının tepesi olan genel müdürlüğe ilk defa bir kadının gelmesi için, 2012 yılına kadar beklememiz gerekiyor. Monisha Kaltenborn 2012’de Sauber’in genel müdür olarak atandı ve 2017’ye kadar görevini sürdürdü. Onun dışında göze çarpan isimler ise geçen seneye kadar Williams’ın genel müdürlüğünü yapan Claire Williams ve Formula E’de rekabet eden Venturi Racing’e genel müdür olarak atanan Susie Wolff. (Kendisi ayrıca Mercedes takım patronu Toto Wolff’un da eşi.)
Susie Wolff’tan bahsetmişken, Dare To Be Different oluşumundan da bahsetmeden geçemeyiz. Dare To Be Different, Susie Wolff ve Rob Jones’in kurduğu, kâr amacı gütmeyen ve kadınların Formula 1’deki katılımını arttırmaya çalışan bir oluşum. 2016’dan beri bu amaçla yaptıkları aktivitelerine devam ediyorlar. Dare To Be Different’ın yanında bahsedebileceğimiz bir diğer oluşum ise FIA Women In Motorsport Comission. Bu komisyon 2009’da, kadınların motor sporlarındaki katılımını arttırmak ve kadınların da motor sporlarına katılmakta özgür olduğunu göstermek için kurulmuş. Kağıt üstünde kesinlikle yararlı bir komisyon olsa da, bu konuyu araştırma sürecimde internet sitesinin bile karşıma benim zorlamalarımla çıkmasını not olarak eklemek zorundayım.
Kara Bir Leke: Grid Kızları
Şimdiki ve son maddemiz, neden motor sporlarındaki cinsiyet dağılımının bu şekilde olduğu konusunda büyük bir izlenim kazandıracak, çünkü maddemiz grid kızları. Grid kızları, basit tanımıyla, yarış öncesi tabelaları tutmakla, sürücüler geçerken bir koridor oluşturmakla mükellef kadın çalışanlardı. Ancak 2018’de, “F1’in değerleriyle örtüşmediği” sebebiyle gridde çalışmaları yasaklandı.
Kimsenin işsiz kalmasını istemeyiz, fakat grid kızları uygulaması zaten çağının gerisinde kalmış ve yanlış bir uygulamaydı. F1 yıllar boyunca maçoluğun ve maskülenitenin yüceltildiği bir ortamdı ve genel olarak seksapaliteleri sayesinde orada olan grid kızlarının senelerdir orada bulunması da bu durumun kırılmasına yardımcı olan bir durum değildi. James Hunt’un “çapkınlığı”yla ünlü olduğu ve bu tavırlarına karşılık “yürü be” tepkisiyle karşılaştığı bir ortamda, neden kadınların o kadar da sık bulunmadığı (bulunamadığı) daha rahat anlaşılabilir sanırım.
Şimdi Nereye?
F1’in kadın-erkek olarak ayrılmaması ve cinsiyetsiz olması, diğer sporlarla karşılaştırıldığında kesinlikle iyi bir durum. Fakat bu sporun takipçilerinin ya da içinde bulunan insanların çoğunun fikir yapısının hâlâ yeterince modern olduğunu düşünüyor muyum, kesinlikle hayır. En son karşılaştığımız Nikita Mazepin olayında bile, kendisinin davranışını geçtim, verilen tepkilere ve yöneticilerin tutumlarına bakarsanız ne demeye çalıştığımı anlayacaksınız. Peki bir gün istenilen ve uygun olan bakış açısına toplu hâlde sahip olunacak mı, büyük ihtimalle hayır. Fakat bunun için atılan adımları ve verilen çabaları görmek güzel. Umarım herkes bu konuda elinden geleni gerçekten yapar ve bir gün F1 gerçekten kadınların da sesinin olduğu bir ortama dönüşür.
Bu yazı, toplumun ondan istediği değil; kendi istediği şey toplumla uyuşsa da uyuşmasa da onu yapmaya çabalayan bireylere adanmıştır.
Not: Yazıda geçen düşünceler tamamen ve sadece benim kişisel düşüncelerimdir. Tartışmaya açıktır.
Berkin Özdal