Futbol

Kabusa Dönen Unutulmuş Bir Rüya

Çoğu oyuncunun rüyasında bile göremeyeceği bir kupa ve ödül koleksiyonu, sadece dönemi için değil tüm zamanlar için akıl almaz istatistikler, tarihe geçen bir tandem, dramatik ve erken bir veda, ikonik ancak unutulmuş veya günümüzde yeterince değer görmeyen bir kariyer… Haaland’ların, Lewandowski’lerin manşetleri süslediği günümüz futbolundan biraz geriye gidiyor ve bu isimlerin deyim yerindeyse “ağababasını”, Marco van Basten’i ziyaret ediyoruz.

Bir Efsane Doğuyor

31 Ocak 1964’te, Hollanda’nın Utrecht şehrinde dünyaya gelen Marco, henüz 6 yaşındayken büyüdüğü şehrin yerel takımlarından EDO’da top koşturmaya başladı. Ertesi yıl transfer olduğu UVV Utrecht’te yaklaşık 9 yıl forma giyen Marco daha sonra başka bir yerel takım olan USV Elinkwijk’te oynadı. Onun hayatındaki dönüm noktası ise çoğu Hollandalı yıldızın kariyerinde sıkça rastladığımız bir olaydı: Amsterdam’daki altyapı devi Ajax, 16 yaşındaki Marco’nun kapısını çalmıştı. Bunu ailesi için daha da önemli kılan durumsa babasının, Ajax’ta as takımda olacağına inandığı ancak geri çevrilen kardeşi Stanley’nin yerine buraya geliyor olmasıydı.

Marco, 1981/82 sezonunda katıldığı Ajax’ta beyaz formayı ilk kez 3 Nisan’daki NEC Nijmegen maçında giydi. Bir başka Hollandalı efsane Johan Cruyff’un yerine oyuna giren genç Marco o gün ilk golünü kaydetmiş ve takımı maçı 5-0 kazanmıştı. O günden itibaren durdurulamayan Marco’nun, kariyeri sonlandığı zaman ilk maçında yerini aldığı Cruyff ile beraber anılan efsaneler arasında yer alacağı daha o zamandan belliydi.

Utrecht Kuğusu

Gün geçtikçe yükselen Marco olağanüstü derecede bitiriciliği ve ölümcül güçteki şutlarının yanı sıra akrobatik vuruşları, 1.86’lık boyuyla oldukça etkili hava hakimiyeti ve çabukluğuyla ön plana çıkıyordu. Esnekliği, akrobasisi ve zarif hareketleri nedeniyle “Utrecht Kuğusu” lakabını almıştı. Ajax’taki ilk 2 sezonunun ardından Eredivisie’deki rakiplerin resmen üzerine çöken Marco van Basten kabusu 4 sezon boyunca hem Hollanda’yı, hem tüm kıtayı salladı. 1985-86 sezonunda oynadığı Sparta Rotterdam maçında 6, Heracles Almelo maçında da attığı 5 golle ortalığı birbirine katarken o sezon kaydettiği 26 maçta 37 gol gibi saçma sapan bir istatistik, ona Altın Ayakkabı ödülünü de getirdi.

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

Ajax’taki son 4 sezonunun (83/84 – 86/87 arası) tamamında gol kralı olurken Ajax’ta geçirdiği 6 sezonda 3 lig, 3 kupa ve 1 UEFA Kupa Galipleri Kupası kazandı, 133 maçta attığı tam 128 golle daha kariyerinin ilk yıllarında kulüp efsaneleri arasına girdi. Ancak bu gollerden belki de en önemlisi, 1987’de kariyerinin ilk Avrupa kupasını kazanmasını sağlayan galibiyet golüydü.

Dutch Trio’nun Gol Makinesi

Namı ülkenin dışına çıkmış, kıtayı sallayan Marco için ayrılık vakti gelmişti. 1987’de Silvio Berlusconi’nin Milan’ı ile anlaşan van Basten, vatandaşı Ruud Gullit ile birlikta İtalya’nın yolunu tuttu. Artık dünyanın en iyi liginde kendini göstermeliydi. Ancak daha Milan’daki ilk sezonunda kariyerinin erken bitmesine neden olacak bilek sakatlıklarının başlaması nedeniyle yalnızca 11 maçta forma giyebildi ve 3 gol attı. Yine de Rossoneri, 8 yıl aradan sonra ilk Serie A şampiyonluğunu kazanmıştı.

O dönemde Hollanda futbolu tüm dünyaya damgasını vurmuş, Dutch Trio ile zirvesine ulaşmıştı. “Dutch Revolution” yani Hollandalı Devrimi olarak adlandırılan bu dönemde ‘total futbolun’ temelleri atılmış, ve başarılar birbirini sıralamıştı. Bu başarıların en büyüğüyse 1988 yazında van Basten, Gullit, Rijkaard, Koeman, Vanenburg gibi efsanelerin Hollanda milli takımını taşıdığı Avrupa şampiyonluğuydu. EURO 88’de İngiltere’ye karşı hat-trick’i, yarı finalde Batı Almanya’ya karşı attığı galibiyet golü ve Sovyetler Birliği’ne karşı kazanılan finalde attığı kariyer imzası vole golü olmak üzere 5 gol kaydeden Marco; turnuvayı hem gol kralı hem de turnuvanın oyuncusu olarak tamamladı.

1988 yazında bir diğer Hollandalı Frank Rijkaard’ın da takıma katılmasıyla efsanevi “Dutch Trio” kurulmuş oldu. Ligde ve Avrupa’da fırtına gibi esen Milan’ın ileri uçtaki ölüm makinesi Marco, 2’si Steua Bükreş’e Şampiyonlar Ligi Finali’nde (o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası) ve 19’u Serie A’da olmak üzere tüm kulvarlarda 32 gol kaydetti. Avrupa’yı sallayan Marco van Basten, EURO 88 Şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi ve İtalya Süper Kupası’nın yanına bir de 1988 Ballon d’Or’unu ekleyerek sezonu tamamladı. 1989/90 sezonunda da dominasyonunu sürdüren Milan, muhteşem Dutch Trio’su önderliğinde Benfica’yı finalde 1-0 yenerek Şampiyonlar Ligi Şampiyonunu unvanını korumayı başarmıştı. Galibiyet golünün asisti tabii ki de Marco van Basten’den gelmişti, ve 1989 Ballon d’Or ödülü de üst üste ikinci kez tabii ki Marco van Basten’e gitmişti.

Düşüş ve Tekrar Yükseliş

Hollanda milli takımı ile 1990 Dünya Kupası’na katılan ancak ikinci turda erkenden Batı Almanya’ya elenen Marco için 1990/91 sezonu pek parlak başlamamıştı, ve öyle de devam etti. Marco sezon başında Milan ile UEFA Süper Kupası ve Dünya Kulüpler Kupası’nı kazanmıştı ancak Şampiyonlar Ligi’nden çeyrek finaldeki olaylı hükmen mağlubiyet ile elenilmesi ve ligin Sampdoria’ya kaybedilmesinin üzerine Marco’nun teknik direktör Sacchi ile ters düşmesi, sezon sonunda Berlusconi’nin Sacchi’yi görevden almasıyla sonuçlandı. Marco o sezon çıktığı 35 maçta attığı 11 golle kendi performansının da epey altında kalmıştı.

Sacchi’nin yerine bir sonraki sezon (91/92) Fabio Capello’nun göreve gelmesiyle geçen seneki Milan’dan eser kalmadı. İtalya’yı kasıp kavuran Milan’da yıldız isim yine Marco’ydu. Rossoneri, geçen sezon aldığı 1 yıl men cezası nedeniyle Avrupa kupalarına katılamamış ancak ligde sezonu namağlup şampiyon tamamlarken Marco da 25 golle tekrar gol kralı olmuş ve Serie A’nın bir sezonda en çok gol atma rekorunu kırmıştı. Tarihe geçen bu performans, Marco van Basten’e FIFA Yılın Oyuncusu ödülünü kazandırmasının yanında Cruyff ve Platini’nin ardından 3. Ballon d’Or’unu da kazananan tarihteki üçüncü kişi yapmıştı.

Milli takımla son turnuvası olan EURO 92’de sezonu açan Marco ve arkadaşları, o sezon davet üzerine katılan ve kupayı kazanacak olan Danimarka’ya yarı finalde şok edici bir şekilde penaltılarla, hem de Marco’nun kaçırdığı penaltıyla elenmişti. Yine de turnuvanın oyuncusu o yıl tekrar Marco van Basten seçildi.

Rüya Kabusa Döndü

92/93 sezonuna da fırtına gibi giren Milan, sezonun ilk bölümünde Marco’nun harika performansıyla namağlup serisini 58 maça kadar çıkartarak tarihe geçirmişti. Marco ayrıca Kasım 1992’de Göteborg’a attığı 4 golle Şampiyonlar Ligi tarihinde bir maçta 4 gol atan ilk oyuncu olmuştu. Bu rekor ancak 20 yıl sonra Messi tarafından kırılabilmişti (5 gol vs. Bayer Leverkusen). 3. Ballon d’Or’unu ve FIFA ödülünü de bu performans dahilinde 1992’nin sonunda kazanmıştı.

Ancak harika başlayan sezon, Marco için bir kabusa dönüştü. Korkulu rüyası olan ve peşini bırakmayan bilek sakatlığı, Ancona maçında nüksetmiş ve onu 6 ay boyunca sahalardan uzak kılmış, zorlu ameliyatlar sürecine girmeye mecbur bırakmıştı. Marco sezonun son maçlarına yetişmiş ve Milan ile son bir kez Şampiyonlar Ligi Finali oynamıştı. Ancak bu final, kariyerinin de finali oldu. Marsilya’ya 1-0 kaybedilen maçın 86. dakikasında Marco’ya arkadan sert bir şekilde müdahale eden Basile Boli, onu tekrar bileğinden ciddi şekilde sakatlamıştı.

Bu sakatlık nedeniyle tüm 1993/94 sezonunu kaçıran Marco için, kulübü ve milli takımı ’94 Dünya Kupası ve 94/95 sezonunda oynayabileceği konusunda ümitliydi. Ancak Milan, tekrar sakatlanabileceğinden korktuğu için Marco’yu Dünya Kupası’na göndermedi. Marco da en sonunda tüm iyileşme çabalarından vazgeçti ve son 2 tam sezonunu saha kenarında sakat geçirmiş bir efsane olarak Ağustos 1995’te, henüz 28 yaşındayken futbolu bıraktı.

Gözlerden Uzak Bir Patron

Emekliliğinin ardından yalnızca birkaç arkadaşının jübile maçlarında oynadı. Teknik direktörlüğe başlayarak 2004-08 yılları arasında Hollanda milli takımını, 2008/09 sezonunda Ajax’ı çalıştırdı. Daha sonra ise 2012-14 yıllarında Heerenveen’in teknik patronu oldu. 2015-16 yıllarında yeniden milli takıma yardımcı antrenör olarak döndükten sonra 2016-18 yılları arasında da FIFA’da teknik heyet sorumlusu olarak görev aldı.

Saçma sapan istatistiklerin manşetleri, bu istatistikleri kaydeden forvetlerin de genç yıldız adaylarının idolü olduğu, hayallerini süslediği günümüzden çok eskilerde bu sayılara ulaşan bir gol makinesi vardı. Sakat geçirdiği son 2 yılı hariç 11 yıllık kısa kariyerine 431 maçta 301 gol, 2 Şampiyonlar Ligi, 1 Avrupa Şampiyonluğu, 1 Kupa Galipleri Kupası, 2 Dünya Kulüpler Kupası, 2 UEFA Süper Kupası, 6 lig ve 3 kupa şampiyonluğunun yanında 2 İtalya Süper Kupası ile birlikte 3 Ballon d’Or, 1 FIFA Yılın Oyuncusu ödülü ve 9 farklı gol krallığı ile bir de Altın Ayakkabı sığdırdı. Futboldan bir Marco van Basten ve onun kabusa dönen rüya gibi kariyeri geçti.

Serhat Danışan

         Paylaş ya da Gönder

NBA Maçlarının TV Programı, Skorlar ve Sonuçlar

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu