Formula 1’in 10 Taçsız Kralı
Formula 1’de herkesin gönlünü fetheden, kimilerine idol olan pilotların genel olarak bir veya birden fazla şampiyonluğu bulunur. Fakat bazı pilotlar vardır ki hiç bir zaman çıktıkları sezonlarda şampiyonluk elde edememiş olsalar da olağan dışı performanslar gösterip kendilerini Formula 1’in tarihine taçsız kral olarak yazdırmışlardır. Bu yazımızda Formula 1’in şampiyonluk elde edememiş en büyük pilotlarına beraber göz atacağız.
İstanbul Kralı: Felipe Massa
Formula 1 kariyerine Sauber’le 2002 yılında başlayan Felipe Massa, 2003 yılında bir sene Ferrari’nin test pilotu olarak devam ettikten sonra 2004 yılında Sauber’e geri döndü. Oradaki performansıyla dikkatleri üzerine çeken Massa, 2006 yılında Micheal Schumacher’in takım arkadaşı olarak Ferrari’nin yolunu tuttu. Ferrari’de yarıştığı ilk senede İstanbul Park’ta kariyerinin ilk pol pozisyonunu ve galibiyetini aldı. 2006 sezonunu da Alonso ve Schumacher’in şampiyonluk mücadelesinin hemen arkasında toplamda iki galibiyetle üçüncü sırada tamamladı. 2007 yılında hanesine 3 galibiyet yazdırsa da Raikkonen, Alonso ve Hamilton’un şampiyonluk mücadelesine ortak olamadan 4. bitirdi. 2008 yılına geldiğimizde şampiyonluk kazanmak için her şeyini ortaya koyan bir Massa izledik. 2008’de 6 yarış galibiyeti, 5 pol pozisyonu ve 7 podyumla harika bir sezon geçirmiş olmasına rağmen Brezilya’da kendi evinde sezonun son yarışının son virajında şampiyonluğu Lewis Hamilton’a karşı kaybetti. 2009 sezonunda da Macaristan GP’de Brawn GP aracından kopan yay parçasının kafasına çarpmasıyla ciddi bir şekilde yaralanan Massa, 2010 sezonunun başında ancak dönebildi. Bu dönemde de takım arkadaşı Fernando Alonso’nun gölgesinde kalan Massa 2014’te Williams’la anlaştı. 2017 yılına kadar Williams’la yarışan Brezilyalı pilot, bu yıllarda hem podyum mücadelelerine ortak oldu hem de Bottas ve Stroll gibi sürücülere mentorluk yapan bir takım arkadaşı oldu.
Ferrari’nin Duygusal Pilotu: Rubens Barrichello
1993 yılında kariyerine Jordan’da başlayan Barrichello kariyerinin ilk etaplarında hem mekanik arızalardan hem de kazalardan ötürü çıktığı yarışların neredeyse yarısını tamamlayamamasına rağmen İngiliz takımında geçirdiği 4 sezonda iki podyum elde etti. 1994 yılında Barrichello’nun mentoru Ayrton Senna ve Roland Ratzenberger’i kaybettiğimiz Imola GP’de o da ciddi bir kaza geçirdi. 1997 yılında Stewart’a geçti ve takımdaki ilk sezonunda sadece 2 yarış tamamlayabildi ve bunların birinde podyum aldı. 1999’a kadar Stewart’ta kalan Barrichello 2000 yılında Ferrari’nin pilotu oldu ve İtalyan takımın altın döneminin başrollerinden biri oldu. 2000’den 2004’e kadar Schumacher’in 5 sene üst üste şampiyon olduğu dönemde vazifesini yerine getirerek kırmızılara 5 takımlar şampiyonluğu getirmesine yardımcı oldu. Bu süre zarfında 9 galibiyet, 11 pol pozisyonu ve 55 podyum elde etti. 2005 yılında Ferrari’nin zayıf kalmasıyla kendini gösteremedi ve 2006 yılında da Honda ile anlaştı. 2009 yılındaki Brawn GP dönemi ile takımda yarıştığı 4 sezonda Jenson Button ile takım arkadaşlığı yaptı. 2009 yılında sürpriz yaparak Formula 1’in en tepesine yerleşen Brawn GP ile 2 galibiyet, 1 pol pozisyonu ve 6 podyum aldı. Tecrübesiyle de Jenson Button’ın şampiyon olduğu senede takımına takımlar şampiyonluğu kazandırdı. Kariyerini 2011’de noktalayan Barrichello son iki sezonunu Williams ile geçirdi. Kariyerinde toplamda 68 podyum elde ederek tarihte en çok podyum elde eden 8. isim konumunda bulunuyor. Ayrıca kariyerinde 323 GP’ye çıkan Brezilyalı pilot bu sıralamada da 3. sırada bulunuyor.
İskoç Centilmen: David Coulthard
Formula 1 macerasına 1994 yılında Williams’a vefat eden Ayrton Senna’nın yerine gelerek başlayan David Coulthard ilk sezonunda bir podyum elde etti. 1995 yılında kariyerinin ilk galibiyetinin yanı sıra 5 pol pozisyonu ve 8 podyum alarak Schumacher ve Hill’in arkasında 3. sırayı elde etti. 1996 yılında adeta kendisiyle özdeşleşen McLaren’e geçti. Toplamda 9 sezon McLaren’de yarışıp bu süre zarfında 12 yarış galibiyeti, 7 pol pozisyonu ve 52 podyum kazandı. 1998’de de Hakkinen’le beraber takımlar şampiyonasını kazandı. Kariyerinin son bölümünü de Red Bull’da geçirip hem 2 podyum elde etti hem de takımın yapılanmasına büyük katkıda bulundu.
Belçika’nın Gururu: Jacky Ickx
Belçika’nın tarihindeki en başarılı yarış pilotu olan Jacky Ickx, Formula 1’de toplamda 10 sezon geçirdi. 1967’de Cooper ile iki yarışa çıktıktan sonra ilk tam sezonunda 1968 yılında Ferrari ile anlaştı; birer pol pozisyonu ve galibiyetin yanında 4 podyum elde etti.
1969’da Brabham ile sezonu Jackie Stewart’ın arkasında ikinci sırada tamamladı ve bu senede de ikişer pol pozisyonu ve galibiyetle beraber 5 podyum kazandı. 1970 yılında da Ferrari’ye döndü; Jochen Rindt’in sondan bir önceki yarışta vefat edip şampiyonluğu göremediği sezonda Jacky Ickx 2. oldu. 1973 yılına kadar Ferrari’de yarışan Belçikalı pilot 1979 yılına kadar çeşitli takımlarda çıktığı takımlarda bazı yarışlarda boy gösterdi. Jacky Ickx Formula 1 kariyerinin yanı sıra Le Mans’da gösterdiği başarılarla da dikkat çekti. 6 kere büyülü pistte 24 saatlik yarışları kazandı ve günümüzde de dayanıklılık yarışlarının efsanesi olarak görülüyor.
Tutkulu Bir İngiliz: Stirling Moss
Moss, gerek Formula 1’i, gerek motorsporlarını gerekse bir milletin diline kendi adını deyim şeklinde yazdıracak kadar etkili bir insandı.
Yarış hayatına babasının Fraser-Nash BMW’siyle 1948 yılında başladı. Arkadaşlarından ve tanıdıklarından ödünç aldığı arabalarla yarışlara katılıp farklı arabalarda (Cooper, Jaguar, Ferrari, Mercedes vb.)1.olmaya başlayan Moss, 1951’de ilk F1 yarışına katıldı ve 14.başladığı yarışı 8. bitirerek gücünü ilk kez F1’de göstermeye başladı.1952-53 senelerinde vasat performans gösteren Moss, 1954 Belçika GP’sinde 3.olarak kariyerinin ilk podyumunu görmüş oldu. 1955 senesi geldiğinde Moss’un hayatı değişecekti.
Daimler(Mercedes) ile anlaşan Moss, uzun süre şampiyonada ardından geleceği Juan Manuel “Maestro” Fangio ile takım arkadaşı olmuştu. Şampiyonayı 2.tamamlayan Moss, aynı zamanda kendi ülkesindeki yarışı -1955 İngiltere GP- kazanmayı başarmıştı. 1956 senesi geldiğinde ise Maserati ile anlaştı. Moss’un ucuyla şampiyonayı kaçırdığı iki seneden birincisi gelmişti. İroniktir ki kendi evine kadar 20 puan topladığı (Fangio o sırada 17 puandaydı.) aks problemiyle yaşadığı DNF yüzünden şampiyonayı 3 puanla kaybettiğini söyleyebiliriz. Sonraki sene, 1957’de kariyerinin en iyi senelerinde yarışacağı Vanwall ile anlaşmıştı. Bu sefer de Monako ve Arjantin pistlerinde gelen hüsranla 2. olmuştu. Sıradaki 1958 senesi bize bambaşka bir hikaye anlatacaktı.
1958 senesinde Fangio’nun ilk yarıştan sonra emekli olmasıyla birlikte meydan Cooper için yarışan Moss ve Ferrari’nin Mike Hawthorn’una kalmıştı. Sezonun son yarışına kadar çekişen ikili, Portekiz GP’sinde tarihin tozlu sayfaları olarak kabul ettiğimiz sayfalara girmişti. O yarışta Hawthorn spin atarak pist dışına çıktı ve yoluna devam etti fakat hakemler onun araba trafiğini tehlikeye attığını düşünerek onu diskalifiye ettiler. Bu olayı gören Moss, şampiyonluğu kaybetme uğruna olsa bile sportmenliğinden ödün vermeden olayın böyle olmadığını, Hawthorn’un arabayı kontradan toparlayıp kaçış yolundan girdiğini açıklayarak Hawthorn’a hak ettiği puanları geri kazandırdı.
1959-61 yılları arasını rölantide geçiren Moss, 3.lükle tamamladı bu seneleri de.11 senelik kariyerine 16 yarış galibiyeti sığdıran Moss, hala şampiyonluk kazanamamasına rağmen en çok yarış galibiyeti alan pilot ünvanını koruyor.
Kanada’nın Efsanesi: Gilles Villeneuve
Gilles Villeneuve, Formula 1 kariyerin öncesinde 1976 yılında Mclaren’in o dönemki pilotu James Hunt’ı etkileyip 1977 sezonunda İngiliz pilotun yardımıyla Britinya GP’sinde McLaren koltuğunda kariyerinin ilk yarışına çıktı. Formula 1’deki ilk tam sezon kontratını da 1978’de Ferrari ile imzaladı. Çaylak senesinde o dönem çeşitli sorunlarla karşılaşan Ferrari’yle 1 yarış galibiyeti ve 2 podyum elde etti. 1979 sezonunda da takım arkadaşı Jody Shcekter ile şampiyonluk mücadelesine girdi. Sezon içerisinde 3 galibiyet elde edip şampiyonluk savaşını sezonun son yarışına kadar taşısa da şampiyonluğu Güney Afrikalı rakibine karşı kaybetti. 1980 yılında tarihin istatistiksel olarak en kötü Ferrari’sinde kariyerinin en kötü sezonunu geçirdi ve sadece 6 puan alabildi. 1981 sezonunda da bu sefer kırmızıların başı dayanıklılık problemleri ile ağrırken 4 yarışta finiş gören Kanadalı pilot 2 yarış galibiyetini hanesine yazdırmayı başardı. 1982 sezonunun Belçika GP’sinde aramızdan acı bir şekilde ayrılan Villeneuve, Kanada’nın en büyük motorsporları efsanesi olarak bilinmekte. Ayrıca günümüzde Kanada GP’sine ev sahipliği yapan Montreal pistine 1995 yılında onun adı verilmiştir.
Alpler’den Gelen Rüzgar: Clay Regazzoni
Kendisini Lauda ve Hunt’un rekabetini anlatan Rush filminden bildiğimiz Clay Regazzoni, filmde çok bahsedilmese de güzel bir Formula 1 kariyeri geçirdi. Kariyerine 1970 yılında Ferrari’yle başlayan İsviçreli pilot, kırmızılarda geçirdiği ilk 3 senede 1 galibiyet, 2 pol pozisyonu ve 9 podyum aldı. Çaylak sezonunda şampiyonayı 3. olarak tamamlayarak dikkatleri üzerine çekti. 1971 ve 1972 sezonlarını 7. olarak tamamladı. 1973’te BRM’e geçti ve burada Niki Lauda ile takım arkadaşı oldu. 1 yıllık BRM macerasından sonra Lauda ile beraber Ferrari’ye geçti ve buradaki ikinci döneminde 3 sene geçirdi. 1974, 1975 ve 1976 sezonlarında birer galibiyet alırken bu 3 senede toplamda 2 pol pozisyonu ve 14 podyum aldı. 1974’te sezonu ikinci tamamlarken 1975 ve 1976’da da 5. oldu. 1977 ve 1978 sezonlarını gridin gerilerindeki Shadow ve Ensign takımlarında geçirdikten sonra 1979’da Williams adına yarıştı. Williams’la geçirdiği tek sezonda 1 galibiyet, 2 pol pozisyonu ve 5 podyum alarak sürücüler şampiyonasında 5. oldu. 1980’de Ensign’a geri dönen Clay Regazzoni Long Beach’teki yarışta geçirdiği kaza sonucu belden aşağısı felç kaldı. Bu kazayla beraber F1 kariyeri son bulurken Regazzoni yarışmayı bırakmadı ve Dakar Rallisi ile Sebring 12 saat yarışlarında elden kontrol edilebilen özel araçlarla yarıştı. İsviçreli pilot 2006 yılında geçirdiği araba kazası sonucu hayatını kaybetti.
Multi 21: Mark Webber
2002 yılında Minardi takımıyla spora giren Webber, vasat bir ilk seneden sonra Jaguar takımına transfer oldu. Jaguar’da geçirdiği 2 sene içinde puan için mücadele eden, süreklilik gösteren iyi bir pilot olarak görülmeye başlanan Webber, 2005 yılında Williams’a geçtiğinde ilk başarılarını elde etmeye başladı. 2005 Monaco GP’sinde 3. olan Webber, artık daha da üst sıralara abone olmaya başlamıştı. 2006 yılında şanssızlık, arabanın performansı gibi faktörlerden dolayı 18 yarışın 11’inde yarıştan çekilmişti. 2007 yılında yeni bir sayfa açan Webber, Red Bull’a geçti ve bu seneyi bir podyumla kapattı. 2007 ve 2008 sezonlarını rölantide geçiren Webber’in hayatı ise 2009 sezonunda değişecekti. 2009 sezonu Brawn takımının dominasyonuyla hatırlansa bile Red Bull takdire şayan bir araba yapmıştı ve Webber bu sezonu 9 podyum keza 2 yarış galibiyetiyle sonlandırdı. 2010 sezonuna gelindiğinde ise bambaşka bir sene geçiren Webber, bir süreliğine şampiyonayı lider bile götürmüştü. Takım arkadaşı Vettel’in gölgesinde kalmaya başlayan Webber, takım içi sorunlar yaşayan Red Bull’un ilk pilotu olması gerektiğini düşünüyor, buna göre kararlar alıyordu. 2011 senesinde Vettel’in rahatça şampiyonluğu aldığını gören Webber, bu durumu kendi deyimiyle “uygunsuz” ve “saçma” buluyordu. 2012 senesi ilk 7 yarışta 7 farklı sürücünün yarış galibiyeti aldığını gören bir seneydi. Webber de bu pilotlardan biriydi. Sene sonuna doğru şampiyonadan düşen Webber, artık 2.pilot olduğunu kabullenmiş, ona göre hareket etmek zorunda kalmıştı. 2013’te takımda artık favoritizm ve dışlamacılığın çok fazlalaştığını düşünen Webber, Formula 1’den emekli oldu ve yarış kariyerine WEC’de Porsche ile devam etti.2015 yılında Porsche’yi şampiyonluğa taşıyan Webber, 2016 yılında emekli oldu. Günümüzde Porsche markasının temsilciliğini ve ara sıra F1 TV yorumculuğu yapmaktadır.
Takım Oyuncusu: Valtteri Bottas
Kariyeri halen devam etmekte olan Valtteri Bottas, 2011 yılında Formula 3 şampiyonu oldu. Formula 1 kariyerine 10 sene önce, 2012 yılında, Williams’ta test pilotluğu ile başlayan Bottas için ilk senesi olan 2013 zor başladı. Sadece 1 kez puan alsa bile takvimler 2014’ü gösterdiğinde Bottas altındaki arabayla kazandığı deneyimi birleştirince artık puan için savaşan biri değil, podyum için savaşan biri olmuştu. 6 podyum alarak sezonu 4. bitirdi. Williams’ta geçirdiği diğer iki senede toplamda 3 podyum alan Bottas’ın şans 2017 yılında yüzüne gülmüştü. 2016’da şampiyon olduktan sonra emekli olan Nico Rosberg’in yerine Mercedes koltuğuna oturan Bottas, ilk senesinde 3 yarış galibiyeti ve 13 podyum alarak herkesi şaşırtmayı başarmıştı. 2018 senesinde yarış kazanamayan ve 8 podyum gören Bottas, artık takımın 2. sürücüsü olduğunu kabullenmeye başlamıştı. 2019 senesinde 4 yarış galibiyeti ve 16 podyum görerek takım arkadaşı Hamilton ardında seneyi ikinci tamamladı. 2020 senesinde W11 aracıyla ilk yarışta galibiyeti kazanan Bottas, artık şampiyonluğa oynayacağını düşünse bile takım emirleri ve takım içi dengeler sebebiyle 2. pilotluk rolünü benimsedi. 2021 senesinde sadece Türkiye GP’sini kazanan Bottas için artık ayrılık çanları çalıyor, George Russell’dan bahsediliyordu. Düşünülen de oldu ve Bottas, 2022 senesinde Alfa Romeo’ya geçti. Şu an şampiyonada 9. sırada olan Bottas, takım emirleri olmasaydı acaba 2017-21 arasında şampiyon olabilecek miydi sorusunun ana karakteri olarak hala sporda yerini korumakta.
Irv the Swerve: Eddie Irvine
Eddie Irvine, Formula 1 kariyerine şanssız yahut ilginç diyebileceğimiz bir başlangıç yapmıştır. 1993 yılında ilk yarışı olan Japonya GP’sini 6. olarak bitiren Irvine, yarış içinde kendisine tur bindiren Senna’dan turunu geri almıştır. Yarış sonrası bu durumu “profesyonellikten uzak” ve “sinsice” olarak değerlendiren Senna, Irvine ile durumu konuşmaya gitmiştir ve Irvine’a bir yumruk sallamıştır. Bu olay sonucunda Senna 2 yarış ceza aldı. 1993-95 yıllarında Jordan’da Barrichello ile takım arkadaşlığı yapan Irvine, vasat diyebileceğimiz seneler geçirdi. Bu 3 senede sadece 1 podyum alan Irvine, 1996 senesi için Ferrari ile anlaştı ve Michael Schumacher ile takım arkadaşı oldu. 1996 ve 1997 senelerinde Williams’ın yaptığı tekniksel deha aracına yenilen Ferrari, sürücülerine dayanıksız bir araç vermişti ve bundan Irvine nasibini almıştı. 1996’da 16 yarışın 10’unda, 1997’de ise 17 yarışın 6’sında DNF kalmıştı ve bu iki senede toplam 5 podyum ancak görebilmişti. 1998 ise McLaren vs Ferrari savaşına tanık oldu. Sürücüler Şampiyonluğu için Hakkinen ve Schumacher kapışırken Markalar Şampiyonluğu için topyekün savaş vardı. Bu savaşta Coulthard’a göre daha çok zorlanan, daha az puan toplayan Irvine seneyi 4. kapattı ve 8 podyum görmüş oldu.
1999 senesinde ise deyim yerindeyse çarşı pazar tamamen karıştı. İngiltere GP’sinde Michael Schumacher bariyerlere girerek DNF oldu ancak kırık bir bacağı sebebiyle sezonun geri kalanında da yarışamadı. İngiltere GP’si sonrası gaza daha da çok yüklenmek zorunda kalan Irvine, baskı altında çok iyi performanslar gösterdi ve son yarışa 4 puan farkla lider girdi. Buna rağmen Japonya’da hata yapmayan Hakkinen, aynı zamanda Coulthard’ın Irvine’ı çok sağlam bir savunmayla tutması ve Irvine’ın 3. olmasıyla beraber 2. şampiyonluğunu son yarışta ilan etti.
1999 senesinde yaşananlardan dolayı Ferrari, 2000 senesine Irvine’ın eski takım arkadaşı Barrichello ile başlamayı tercih ederek Irvine’ı yeni kurulan Jaguar’a yolladı. Jaguar’da 3 senede 2 podyum yapmayı başaran Irvine, 2002 yılının sonunda emekli olduğunu açıkladı. Günümüzde Dublin’de bir barın sahibidir.
Bu yazımızda 10 farklı şampiyon olamayan pilottan bahsettik ama bazı şampiyon olamayan pilotların adını burada anmazsak onlara haksızlık etmiş oluruz. Bu listeye giremese de bahsetmek istediğimiz sürücüler şu şekilde:
Daniel Ricciardo
Robert Kubica
Giancarlo Fisichella
Juan-Pablo Montoya
Rene Arnoux
Carlos Reutemann
Bruce McLaren
Umut Aygün