Futbol

EURO 2020’de İz Bırakanlar

Bir aylık EURO 2020 heyecanı, İtalya’nın İngiltere’yi seri penaltı atışları sonucunda 3-2 ile geçtiği final ile son buldu. Geride bıraktığımız bu futbol dolu ayda uzun yıllar akıllarda yer edinecek birçok olay yaşandı. İşte EURO 2020’ye damga vuran oyuncular, takımlar ve teknik adamlar.

Oyuncular:

Christian Eriksen

Henüz turnuvanın ikinci gününde oynanan Danimarka-Finlandiya maçı sırasında sadece bu turnuvaya değil, dünya futbol tarihine iz bırakacak acı bir olay yaşandı. Danimarka’nın yıldız ortasahası Christian Eriksen maçın 44. Dakikasında aniden yere yığıldı ve Kopenhag’a korku dolu bir sessizlik hakim oldu. Eriksen’in yerde yattığı yedi dakika, olaya şahit olan hiç kimse için bitmek bilmedi. Daha sonrasında yapılan açıklamaya göre Eriksen’in maç sırasında kalbi durmuş, takım kaptanı Simon Kjaer ve takım doktorlarının hayati müdahaleleri sayesinde gözlerini tekrardan açabilmişti. Herkesin korku dolu gözlerle sahada olanları takip ettiği yedi dakika boyunca Danimarkalı oyuncuların göstermiş olduğu takımdaşlık ve çeşitli jestlerle Eriksen’i onurlandıran farklı ülke taraftarlarının tutumu futbol tarihinde unutulmayacak. Eriksen’in sağlık durumu iyi olsa da futbola dönmesi şüpheli. Kendisine tekrardan geçmiş olsun diyelim.

Joakim Maehle

Üçlü savunmaların geri dönüşüyle beraber EURO 2020 kanat beklerin turnuvası oldu. Hollanda’da grup maçlarındaki performansı ile göz dolduran Denzel Dumfries, çeyrek final maçında talihsiz bir sakatlık yaşamasa turnuvanın oyuncusu seçilme şansı bulunan Leonardo Spinazzola, üç asisti ile takımına hayat verip final maçında gol atan Luke Shaw’un hepsi bu listede kendine bir yer bulabilirdi ancak ben bek kontenjanında kişisel olarak en beğendiğim bek olan Joakim Maehle’ye yer vermek istedim. Danimarka’nın turnuva boyunca oynadığı pres oyununda büyük rol sahibi olan, zaman zaman orta saha hatta ceza yayı etrafına gelen, hücumda 2 gol 1 asistlik katkı verirken defansta hiçbir zaafiyete sebep olmayan Maehle bana kalırsa turnuvanın en etkili bekiydi. Atalanta forması giyen oyuncunun önümüzdeki aylarda büyük bir transfer yapması muhtemel gözüküyor.

Patrick Schick

Turnuvaya damga vuran oyuncular arasında turnuvanın gol kralına yer vermemek olmaz. Schick her ne kadar gol krallığı ünvanını Cristiano Ronaldo ile paylaşıyor olsa da iki oyuncunun kariyerleri, beklentileri ve oynadıkları takımlar göz önünde bulundurulursa şüphesiz Schick’in başarısı çok daha anlamlı oluyor. Turnuva boyunca yalnızca 5 maçta 5 gole imza atan Schick, Çekya’nın çeyrek finale uzanan yolculuğunda takımın en etkili silahlarından biriydi. Özellikle turnuvanın ilk maçında ortasahadan attığı golle akıllarda yer edinen Schick, aynı zamanda Milan Baros’un bir büyük turnuvada Çekya adına atılan en fazla gol rekoruna da ortak oldu.  

Takımlar:

Danimarka

EURO 92’deki eşsiz peri masalları olmasa, Danimarka milli takımının ülke futbol tarihinin en unutulmaz yazını geçirdiğini söyleyebilirdik. Turnuvaya kabus gibi bir başlangıç yapıp finali tartışmalı bir penaltı kararı ile kaçırmaları gerçekten de takdire şayan. İlk maçta yaşanan korkunç olaydan sonra Belçika karşısında oynadığı futbolla beğeni toplayıp sahadan puansız ayrılan Danimarkalılar, Rusya’yı 4-1, Galler’i 4-0 ve Çekya’yı da 2-1 ile geçerek yarı finalde İngiltere’nin rakibi oldu. Yarı final maçını uzatmalarda kaybeden Danimarkalılar için EURO 2020’nin eşsiz bir hikayesi oldu, hem de bunu yıldızları Christian Eriksen’den yoksun bir şekilde başardılar. 

Macaristan

Grup kuraları çekildiğinde son iki dünya şampiyonu ve son Avrupa şampiyonu ile aynı gruba düşen Macaristan’ın gruptan çıkmasını bırakın, puan almasına bile ihtimal verilmiyordu. Ancak Macaristan, turnuvanın ölüm grubu olarak adlandırılan F Grubu’nda oynadığı her maçta pes etmeyen bir görüntü sergiledi. Portekiz’in durmak bilmeyen akınlarına 85 dakika boyunca boyun eğmedi, son dünya şampiyonu Fransa’yla berabere kaldı ve son maçında Almanya’yı turnuva dışına itip büyük bir sürprize imza atma fırsatını birkaç dakika ile kaçırdı. Macarlar her ne kadar turnuvayı iki puanla tamamlamış olsa da turnuvanın en çok sempati kazanan takımlarından biri oldu ve önümüzdeki turnuvalar için umut verdi.

Türkiye

Türkiye’nin bu listeye 2002 ve 2008’de yazdığı gibi bir peri masalıyla girmesini çok isterdik ancak durum maalesef tam tersi. Turnuva öncesinde sadece yerli değil yabancı basın tarafından da Danimarka ile birlikte sürpriz yapması en çok beklenen takımlardan biriydi A-Milli takımımız. Ancak turnuvanın başından sonuna kadar oynadığımız 270 dakikanın hiçbirinde sahada bir varlık, bir umut kırıntısı gösteremedik ve sonuç büyük bir hüsran oldu. Belki de ilk kez bu kadar büyük beklentilerle bir büyük turnuvaya adımımızı atmıştık ancak sonuç hiç de beklediğimiz gibi olmadı. Turnuvaya ilk kez katılan Kuzey Makedonya, Finlandiya gibi ekiplerin de gerisinde kalarak yediğimiz 8 gole karşılık attığımız 1 golle istatistiksel açıdan turnuvanın en kötü takımı olduk. Bu kabus gibi yazın önümüzdeki turnuvalar için Bizim Çocuklar’a iyi bir tecrübe olmasını dilemekten başka hiçbir çaremiz yok.

Teknik Adamlar

Gareth Southgate

Oynattığı pragmatik futbol ile turnuva boyunca en çok tartışılan teknik adam oldu Southgate. Pragmatik, yani sonuç odaklı futbol anlayışının da en kötü yanı budur. Sonuç verdiği sürece eleştirilemezsiniz ancak bir maç aleyhinize sonuçlandığı anda kıyamet kopar. Evet kadrosunda Jadon Sancho, Marcus Rashford, Phil Foden, Jack Grealish, Raheem Sterling gibi süperstarlar bulunan İngiltere’den beklenen oyun bu değildi. Ancak sonuca bakacak olursak Southgate’in öğrencileri Avrupa Şampiyonası finalini yalnızca penaltı atışları sonucunda kaybetti. Evet rakiplerine göre kolay bir kura çektiler, evet yedi maçlarından altısını Wembley’de oynadılar, evet Danimarka maçını çok tartışmalı bir karar sonucunda kazandılar. Tüm bu eleştirilere katılıyor olsam da ben büyük resme bakmayı tercih ediyorum. 2000’lerin başından beri milli takımlar düzeyinde yokları oynayan İngilizler, art arda bir Dünya Kupası yarı finali ve bir Avrupa Şampiyonası finalinde boy göstererek dünyanın en istikrarlı milli takımı konumunda. Oyuncu, formasyon ve mantalite tercihleri tartışmaya açık olsa da gelinen bu noktanın en büyük sorumlusu Gareth Southgate’tir. Oynattığı futbol sonuç verdiği sürece de milli takımın başında kalmaya devam etmelidir.

Roberto Mancini

Şampiyon takımdan da bahsetmeden olmaz. Uğur Meleke, İtalyan milli takımının 2018 Dünya kupasının dışında kalmasını Apokalips (kıyamet), takımın başına Mancini’nin gelmesiyle oynanan futboldaki gözle görülür gelişmeyi ise Rönesans olarak nitelendirmişti. Mancini’nin İtalya milli takımında yaptığı rönesans ;birçok istatistik, şablon ve taktiksel analiz ile yorumlanabilir ancak ben size çok basit bir istatistik vereceğim: İtalyan Milli takımı Eylül 2018’den beri yenilmiyor. 2018’de yaşanan tarihi hezimetten sonra milli takımın başına gelen Mancini, yalnızca İtalyanlarla özdeşleşmiş savunma futbolunu mükemmelleştirmekle kalmadı, üstüne orta sahada rakibi boğan ve kazandığı toplarla rakip ceza sahasında hızlı bir şekilde tehlike yaratabilen bir takım inşa etti. Sonuç ise EURO 2020’de gelen tarihi bir şampiyonluk. 

Janne Anderson

Kadrosundaki imkanlar hali hazırda kısıtlı olan İsveç Milli takımından beklentiler, efsaneleri Zlatan Ibrahimovic’in de sakatlığı sebebiyle turnuvayı kaçıracak olmasının açıklanması üzerine dibe vurdu. Ancak Anderson’un öğrencileri küçük çaplı bir sürprize imza atarak İspanya’nın olduğu gruptan lider çıktı ve çeyrek finali uzatma devresinin son saniyelerinde kaçırdı. Kadrodaki kısıtlı imkanlar düşünülürse bu başarıda en büyük pay sahibi Janne Anderson oluyor. Özellikle İspanya maçında gözlemleme fırsatı bulduğumuz kusursuza yakın takım savunması anlayışını takıma oturtmuş ve grupta yenilgi yüzü görmemişti. Genel anlamda kendi yarısahasında yaptığı yüksek eforlu savunmaya güvenen Anderson, rakip yarı sahada tüm inisiyatifi, takım lideri Emil Forsberg’e bıraktı. Forsberg de attığı dört golle takımını Son 16 turunun uzatmalarına kadar taşımayı başardı. Özellikle uzatma devresi adeta Rus ruletine dönen maçta ibre iki tarafa da dönebilirdi ancak şans Ukraynalılardan yanaydı. İsveç’in oynadığı savunma futbolu da spor otoritelerine Ukrayna yerine İngiltere karşısında çıkmış olsaydı daha yüksek bir direnç gösterebilir miydi sorusunu da sordurdu. Ne olursa olsun Anderson’un öğrencileri, bizlere bir kez daha teknik direktör müdahalesinin kısıtlı imkanlara sahip takımlar için ne kadar hayati olabileceğini hatırlattı.

Rafi Levi

         Paylaş ya da Gönder

NBA Maçlarının TV Programı, Skorlar ve Sonuçlar

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu