F1

Lewis Hamilton Neden Bir Araç Şampiyonundan Daha Fazlası?

Formula 1, bir motor sporudur. Pist üstündeki işleri de, adı üstünde, motorlar ve araçlar yapar. Ama aynı bir gemide olduğu gibi, o aracı yönlendiren kaptan iyi değilse, sonuç da her zaman hüsran olacaktır. Lewis Hamilton, bu ikilemin içine sıkışıp kalmış bu sporun içindeki bir aktörden fazlası değil. Peki Lewis, neden hep “Araç Şampiyonu” sıfatıyla karşılaşıyor ve bu yargı gerçekten doğru mu?

Bölüm 1: Her Şeyin Bir Öncüsü Vardır

Lewis’in durumunu anlamamız için, hayatın içindeki her olayda olduğu gibi, ondan önceki örneklere bakmamız gerekir. Mercedes’in bugünlerdeki dominasyonundan önceki örneklere doğru zamanı geri sardığımızda, karşımıza ilk etapta Red Bull 2010-2013 çıkıyor. Red Bull’un ya en hızlı ya da en hızlı 3 arabadan birini ürettiği bu yıllarda şampiyonlukların hepsi, Red Bull’un da bariz kollamasıyla, Sebastian Vettel’e gidiyordu. 2010 ve 2012 sezonlarında şampiyonluğu son yarışlarda kazanan bir Vettel görsek de, genç Alman bir şekilde 4 sene üst üste şampiyonluğu kazanmayı başardı.

Biraz daha geriye döndüğümüzde ise Schumacher’li 2000-2004 Ferrari’yi görüyoruz. 2002 Avusturya’da gördüğümüz gibi bazen çirkin yollarla olsa da, o takım da Schumacher’in net bir şekilde 1. pilot olduğu ve kollandığı bir örnekti. Yakın tarihteki diğer örnekler ise Hill, Prost, Mansell ve Villeneuve’ye şampiyonluk getiren (arada Schumacher’e kaybedilen 2 şampiyonluk olsa da) 1992-1997 Williams ve Senna-Prost ikilisiyle hatırladığımız 1987-1991 McLaren. Bu takımlar da uzun bir süre en hızlı aracı inşa etmeyi başardılar ve pilotlarına şampiyonlukları kazandırmayı başardılar. Williams örneğinde sürekli pilot değişimleri ve (belki de) pilotların o kadar da dominant olamayacak kadar sürekli olmamaları nedeniyle başka başka şampiyonluklar gördük. McLaren örneğinde ise Senna ve Prost gibi iki efsanenin aynı takımda olmasıyla ilk senelerde onların mücadelelerini izlerken, sonrasında Senna’nın net bir 1. pilotluğuyla onun şampiyonluklarını izledik.

Bu örneklere ve arada kalan sezonlara baktığımızda net olarak görebiliyoruz ki, F1 bazı istisnalar haricinde en hızlı aracın kazandığı ve diğerlerinin pilotları ne kadar iyi olursa olsun bu duruma fazla karşı koyamadıkları bir spor. Peki bu örneklere bakarak, Senna’yı Prost’a bir şampiyonluk kaybetti diye “Efsane” statüsünden indirebilir miyiz? Ya da Schumacher, 7 şampiyonluğunu da kazanırken en iyi ya da en iyi 2. araca sahipti diye, onu şu anda insanların zihinlerindeki konumlarından indirmemiz mi lazım? Cevap, en azından benim için, kesinlikle hayır. En uygun senaryoda en hızlı araçlara sahip bu pilotlar, yine de bütün bu şampiyonlukları kendileri kazandılar ve bu araçları maksimum seviyede kullananlar da sadece kendileriydi. Bu sebeple bütün bu efsanelerin şampiyonluklarını iyi bir şekilde hatırlarken ve onlara haklarını verirken Hamilton’a başka bir gözle bakmak, en uygun tabirle ikiyüzlülük olur.

Bölüm 2: Görkemli Şampiyonluklardan Öncesi

Her görkemli başarı, öncesinde acı dolu bir dönem taşır. Hamilton da şu anda olduğu konuma bir günde ulaşmadı. Baskılarla karşılaştı, bolca hata yaptı, hatta belki de kendinden bile şüphe ettiği zamanlar oldu. Lewis, her zaman şimdi tanıdığınız ve bildiğiniz Hamilton değildi.

Hamilton’un kariyerini tartışırken, bana her zaman en ilginç ve inanılmaz gelen sezonlarından biri kendisinin çaylak sezonudur. Formula 1’de çaylaklardan genelde araçlara ve mücadeleye alışmaları beklenir. İlk seneleri hatalara müsamaha gösterilebilecek ve aslında zaman zaman mücadeleci bir görünüm sergilemeseler de alttan alınabilecek bir dönemdir. Hamilton, ilk senesinde, bu klişelerin neredeyse hiçbirini kabul etmiyormuş gibi sürdü. Çaylak yılında şampiyonluğun o sene en büyük adaylarından biri olan McLaren’e katılan Lewis, çoğu pilot bu baskıyla daha da yıkılabilecekken tam tersi bir performans gösterdi. Bütün bunların üstüne takım arkadaşı geçen 2 senenin şampiyonu Alonso’ydu, bir orta sıra takımında bile bu baskıya karşı koyamayabilir ve dağılabilirdi fakat bunu bile neredeyse yaşamadı. Sene boyunca şampiyonluk mücadelesi veren Hamilton, belki de Çin GP’sindeki basit hatası olmasa şampiyonluğu bile kazanabilirdi. Sezonu ikinci ve takım arkadaşı Alonso’yla aynı puanda tamamladı. Olaylı yılda şampiyonluğu Raikkonen’e kaptırsa da, önündeki yılların onun için parlak olacağı kesin gibiydi.

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

2008 de bu kehaneti sağlayan bir seneydi. Ferrari takımındaki Massa’yla sene sonuna kadar çekişen ve şampiyonluğu neredeyse sezonun son virajında kazanan Lewis, çocukluk hayalini çabucak gerçekleştirmişti. Fakat sanılanın aksine, başarıya çabucak ulaşmak her zaman çok iyi bir şey değildir. Hamilton için de durum bu şampiyonluktan sonra kötüye gitmeye başlamıştı. Birçok kez şampiyon olması beklenirken, Vettel ve Red Bull duvarına adeta tosladı. Şampiyon olamadan geçirdiği, hatta bir sezonda takım arkadaşı Button’a geçildiği sezonlardan sonra “Hamilton Miti” artık o kadar da güçlü değildi. Ama başrollüğü kaptırdığı bu sezonlarda bile her sene en az bir galibiyet almayı ve McLaren aracının da elverdiği senelerde şampiyonluk mücadelesine girmeyi başardı. Her zaman hızlıydı ve her zaman kendinden bekleneni vermişti. Ama artık değişim zamanı gelmişti, 12 yaşından beri üyesi olduğu McLaren’den 2012 sonunda ayrıldı ve o zamanlar çok riskli görülen Mercedes macerasına atılmaya karar verdi.

Bölüm 3: Kolay Görünen Şeyler Her Zaman O Kadar Kolay Değildir

Nico Rosberg, 2016’da kazandığı şampiyonluktan önce haberleri okumayı bırakmıştı. Facebook’tan uzak durmuş, haberleri okumayı bırakmış ve meditasyona başlamıştı. Spor psikologları ve uyku uzmanlarıyla çalışmış, bütün odağını ailesine ve Formula 1’e vermişti. Hayatındaki bütün dikkat dağıtıcılardan uzaklaşmış ve sadece şampiyonluğu düşünmüştü. İstediği ve uğruna çabaladığı şampiyonluğu da yıl sonunda kazanmış ve, belki de bu senenin verdiği yorgunluktan dolayı, sezon sonunda erken emekliliğini açıklamıştı. Bütün bunlar, o Hamilton’a iki sene üst üste şampiyonluğu kaybettikten sonra yaşandı.

Hamilton’u yenmek işte bu kadar zor. Bu kadar yorucu ve bu kadar emek istiyor. 2016 sezonunda Nico’nun yenmesi gereken tek kişi Lewis’ti, diğer araçlar Mercedes’in seviyesinden çok uzaktaydı. Ve Nico, tek bir insanı yenmek için bu kadar uğraştı ve bu başarıyla beraber emekli oldu. Lewis Hamilton’u sonunda yenmek, belki de kariyerindeki en büyük başarı. İşte Hamilton böyle bir pilot. 

Ben de dahil birçok insan, koltuklarına kurulup yarışları izlerken, elimize telefonu alıp internette gezinirken şöyle düşünüyoruz: “Araba sürüyorlar işte, en hızlı süren de kazanıyor. Ne kadar zor olabilir ki?”. Ama işte bu kadar zor. Ve Lewis bunu son 7 senede 6 kez yaptı. Onun başardığını 4 kez yapan 2 pilot var, 5 kez yapan ise sadece 1 tane. En çok şampiyonluk kazanan ise 7 kez kazandığı şampiyonlukla F1 denince akla gelecek kadar büyük bir pilot, Schumacher. Hamilton şu anda onun yanında, toplamda 7 şampiyonlukla bulunuyor. Senelerdir ölçülemez baskılarla, önyargıyla, sayısız engel ve hatalarla, milyonlarca insanın ağzından çıkan seslerle uğraşıyor. Ve bu da yetmiyor, üstüne bir de piste çıktığı her hafta olabildiğince hızlı sürmesi gerekiyor. Sürüyor ve hatta şimdilik 7 kez bu sporda Dünyanın en iyisi oluyor. Ama bu bile yetmiyor, çünkü insanlar onun en hızlı araca sahip olduğunu söylüyor. Lewis Hamilton her sene piste çıktığında öncelikle diğer pilotlarla savaşıyor savaşmasına, ama en büyük düşmanı her zaman insanların küçümsemeye yatkınlığı oluyor.

Son: Gözümüzün Önündekini Mi Kaçırıyoruz?

Schumacher şampiyonluklarını kazanırken kimsenin her sene aynı insanı kazanırken görmekten aşırı zevk aldığını düşünmüyorum. Vettel kazanırken onun için de durum aynıydı. İnsanlık olarak hadiseler yaşanırken başka şeylere odaklanıp önemli şeyleri kaçırabiliyoruz. Bu içinde bulunduğumuz herhangi bir sevgi dolu ilişkide de böyle, sonradan genellikle iyi hatırlanan lise yıllarını yaşarken de.

Hamilton ve Mercedes, gözlerimizin önünde tarih yazıyorlar. Başardıkları dominasyon ve sürekli kazamma alışkanlığı, belki de uzun yıllar boyunca başarılamayacak bir olay. Bu yüzden ben naçizane, size kafanızı biraz kaldırmanızı ve “Mercedes’ten sıkıldım!!!” tweetleri atmak yerine nasıl bir başarıya şahit olduğunuzu fark etmeye çalışmanızı öneriyorum. Bu öneriye ben bile uyabilecek miyim ya da şu anda bile uyabiliyor muyum, bilemiyorum. Fakat bildiğim bir şey var, Sir Lewis Hamilton bu sporun ileriki yıllarda sürekli hatırlayacağı ve hep saygı duyacağı bir figür. Bu saygıyı ona vermek için neden kariyerinin bitmesini ve gözlerden uzak olmasını bekleyelim ki?

Bu yazı, hayatındaki güzellikler yaşanmaya devam ederken hayatın olumsuz yönlerine değil de olumlu yönlerine odaklanmaya çalışan insanlara adanmıştır 🙂

         Paylaş ya da Gönder

NBA Maçlarının TV Programı, Skorlar ve Sonuçlar

Berkin Özdal

2002 yılında Karabük’te doğdum. İTÜ Mimarlık Bölümü öğrencisiyim. Yazıyorum, çiziyorum ve hayattan olabildiğince zevk almaya çalışıyorum.

Bu kategoride ilginizi çekecek başka yazılar da var... / Kaçırmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu