2005 senesinde New Orleans Hornets tarafından 4. sıradan draft edilen Chris Paul, kısa sürede beklenmeyen bir gelişim göstermiş ve ligin en elit oyun kurucularından biri olmuştu. “Kasırga Sezonu” isimli filme de konu olmuş Katrina kasırgasından dolayı ilk iki sezon maçlarını Oklahoma’da oynamak zorunda kalan Hornets takımının, hem saha içindeki hem de saha dışındaki duruşuyla sembol oyuncusuna dönüşmüştü Paul. Kim bilir, belki de kariyeri boyunca üstüne yapışacak lider etiketindeki özellikleri kazanmasının en büyük nedeni bu iki sezon olmuştu.
2008 senesinde yeni bir başlangıç yapan New Orleans şehri, kasırgayı unutmuş ve ligin izlemesi en keyif verici takımlarından birine ev sahipliği yapar hale gelmişti. 2008 sezonunda kariyerinin belki de en iyi sezonunu geçiren Chris Paul, maç başına 21 sayı, 11.6 asist ve 2.7 top çalma istatistikleriyle MVP yarışını, tartışmalı bir şekilde, Kobe Bryant’ın ardından ikinci sırada tamamladı. 56-26’lık dereceyle Batı Konferansını ikinci sırada tamamlayan New Orleans Hornets, Dallas’ı 4-1’lik skorla geçerken Chris Paul NBA tarihinde bir seride iki defa 30 sayı ve 10 asist yapan ilk oyuncu olmuştu. Konferans yarı finallerinde San Antonio Spurs’a 7 maçlık seride kaybeden New Orleans, 2017-2018 sezonuna kadar bir daha play-off yapamadı.
Şampiyonluğun favori takımlarından birinde oynamak isteyen Chris Paul, 2011 senesinde efsanesi olarak anıldığı New Orleans şehrinden ayrılma kararı aldı. Los Angeles Lakers’a takas olmak üzereyken, şaşırtıcı bir şekilde, takas NBA yönetimi tarafından veto edildi. Bunun üzerine şehrin diğer takımı Los Angeles Clippers’ın yolunu tuttu. Onun önderliğinde göze hoş gelen oyunuyla ve yaptıkları alley-oop smaçlarıyla “Lob City” unvanını alan Clippers, tarihinin en başarılı sezonlarından birini geçirmişti. Gittiği her takımda kendisi iyi oynadığı gibi yanındaki oyuncuları da geliştiren oyunuyla NBA’de sezonun birinci takımına seçilerek Clippers tarihinde bunu başaran ilk oyuncu oldu. Chris Paul’un Los Angeles’tan ayrıldığı 2017-2018 sezonuna kadar play-off yapmayı başaran Clippers, özellikle Chris Paul’un play-off döneminde peşini bırakmayan sakatlıkların da etkisiyle bir türlü istediği noktaya ulaşamadı.
2017-2018 sezonunda James Harden liderliğindeki Houston Rockets’a takas olan Chris Paul, 65 galibiyetle kapattıkları normal sezonda MVP seçilen Harden ile iyi bir kimya yakaladı. Şampiyonluğun en büyük adayı olarak gösterilen Rockets, konferans finallerinde 6. maça gelindiğinde seride 3-2 öndeydi ancak şanssız adam kazandıkları 5. maçın sonunda yine kasığından sakatlanmıştı. 7. maçta peş peşe 15 üçlük kaçırmışlar ve ellerindeki maçı vermişlerdi. Bir sezon daha Houston’da kalan Chris Paul, vasat bir sezonun ardından Oklahoma’ya (birkaç draft pick ilave edilerek) Russell Westbrook karşılığında takas edildi.
Sezonun başında %0.2 play-off şansı verilen Oklahoma City Thunder’a All-Star performansıyla 5. sıradan play-off yaptıran Chris Paul, yanındaki çoğu genç oyuncunun da parlamasına katkı sağladı. İlk turda eski takımı Houston Rockets’la eşleşen Thunder, medya tarafından yine hiç şans verilmeyen taraftı. Seriyi 7. maça kadar götürüp son topta kaybeden Thunder’da şanssızlıklar yine Chris Paul’un yakasını bırakmadı.
Önümüzde sezonlar nasıl performans sergileyeceği bilinmez ancak gerek gösterdiği duruşla gerekse de ligin nadir geleneksel kısalarından olmasıyla bir oyuncudan çok daha fazlası. Bu sene yapılan boykot sürecinde, 2013 yılından beri üstlendiği NBA Oyuncular Birliği Başkanı olarak aldığı sorumlulukları kusursuz bir şekilde yerine getirdi. Bu adam için daha ne denilebilir ki, çok büyük ve karakterli bir oyuncu olarak emekliliğinden sonra da gönüllerimizde taht kurmaya devam edeceğinden en ufak bir şüphem yok.
Baran İşçi
