Fransa’nın En Büyüğü Bizim Çocuklar!
Futbolu güzelleştiren, geniş kitlelere sevdiren en büyük faktör, güçsüz takımların güçlü takımları yenme ihtimalidir. 2004’te Porto’nun Şampiyonlar Ligi’ni kazanması, 2016’da Leicester City’nin Premier Lig’i kazanması, 2019’da Ajax’ın Real Madrid ve Juventus gibi devleri eleyerek Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynaması dünyadaki tüm futbolseverleri mutlu eden başarılardı. Bu akşam bu başarılara bir yenisi eklendi. Toplam kadro değeri 297.50 milyon € olan Lille, dünyanın en ihtişamlı kadrolarından biri olan 828.80 milyon €’luk Paris Saint Germain’i geride bırakarak tarihinde 4. kere Fransa’nın en büyüğü olmayı başardı. Tabii Lille’in bir devi geride bırakarak kupaya ulaşma başarısının yanı sıra bu zaferin Türk futbolseverler için çok ayrı bir anlamı daha vardı. O da kuşkusuz bu zaferin baş mimarları arasında milli oyuncularımız Burak Yılmaz, Yusuf Yazıcı ve Zeki Çelik’in olmasıydı.
Daha önce Arda Turan’lı Atletico Madrid, Avrupa Ligi ve La Liga’yı kazanmış, Merih Demiral’ın da kadrosunda bulunduğu Juventus, Serie A’da şampiyonluk ipini göğüslemiş, Çağlar Söyüncülü Leicester City, FA Cup’ta zafere ulaşmıştı ancak bu başarı şüphesiz ülke futbolumuz için çok daha önemli bir zafer. Avrupa’nın beş büyük liginden biri olarak nitelendirilen Fransa Ligue 1’de zafere ulaşan takımın iskeletinin A Milli oyuncularımızdan oluşması, taraflı tarafsız hepimizin göğsünü kabartan bir başarı. Lille’in B Takımı’nda oynayan Mustafa Kapı’yı da sayarsak 4 oyuncumuzun Lille’in şampiyon kadrosu içinde bulunması, yabancı sınırının kalkmasından bu yana ülke futbolumuzun ne kadar ilerlediğini gösterir nitelikte.
İki sene önce 2. Lig ekibi İstanbulspor’dan transfer edilen Zeki Çelik, 2 sezonda toplam 66 maça çıkıp 7 gol 6 asiste imza atarak ligin en etkili sağ beklerinden biri haline geldi ve piyasa değerini 20 milyon euro’ya kadar yükseltti. Trabzonspor’dan bonuslar dahil 17.50 milyon euro’ya transfer edilen Yusuf Yazıcı, 66 maçta 15 gol 9 asistlik bir performansla adını tüm Avrupa’ya duyurdu. Son olarak Beşiktaş’tan bedavaya transfer edilen 36 yaşındaki “Kral” Burak Yılmaz, bu sezon 32 maçta attığı 17 gol ve yaptığı 5 asistle şampiyonluğun baş mimarı oldu ve Türk futbolseverlere bir kez daha kariyerinin zirve döneminde Çin’e gitmeseydi şu anda ne seviyede olurdu sorusunu sordurdu.
Bizim çocukların bu zaferde oynadığı rol bir yana Fransa’da 10 yıl aradan sonra gelen Lille şampiyonluğu, dünya futbolunda artık bir klişe haline gelmiş scouting’in önemini bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Şu anda görevde olmasa da bu kadronun baş mimarı olan Luis Campos, Avrupa’nın en büyük sportif direktörlerinden biri. Lille’de yıllar önce başlayan bir proje ile bu kadronun temellerini atan Luis Campos’un bu başarıdaki payını yok saymak çok büyük bir haksızlık olur. Jonathan Bamba, Jonathan Ikone, Jonathan David, Boubakary Soumare gibi oyuncular henüz isim yapmadan onları bulup şampiyon kadronun iskeletini oluşturmak hiç de kolay değil. An itibariyle Lille’in Avrupa futbolundaki en önemli “vitrin” kulüplerden biri olduğunu söylesek yanlış olmaz. 70 milyon €’luk Victor Osimhen ve 80 milyon €’luk Nicolas Pepe satışları bunun en büyük kanıdı olsa da Lille’in son yıllarda sessiz sedasız yaptığı 10-15 milyon € bandında kar ettiği transfer başarıları da mevcut. Aslında yaptıkları rekor transferlerden çok bu satışların Lille’in istikrarı için daha önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Tabii ki de vitrin takımı olmanın da büyük dezavantajları var. Lille’in ideal kadrosunda bulunan Jose Fonte ve Burak Yılmaz dışında hiçbir oyuncu büyük ihtimalle kariyerini Lille’de tamamlamayı hayal etmiyordur. Büyük ihtimalle hepsi Lille’in vitrin özelliğini kullanıp Avrupa’nın daha büyük bir kulübüne gitmeyi hedefliyordur. Zaten Lille de değerini bulan oyuncuyu satma felsefesi ile yönetildiği için özellikle bu kadar başarılı olmuş bir kadronun dağılması çok muhtemel bir hal alıyor. Bunun Avrupa’daki son örneği olarak Ajax’ı verebiliriz. 2019’da Şampiyonlar Ligi finalinin kapısından son dakikada dönen Ajax; De Jong, De Ligt, Ziyech, Van de Beek gibi birçok iskelet oyuncusunu kaybederek sonraki sezonlarda Avrupa Ligi çeyrek finallerinden ilerisini göremedi. Lille’in de önümüzdeki sene benzer bir durum yaşaması muhtemel. Bu yazın transfer piyasasının en gözde oyuncularının Lille oyuncuları olacağı kesin gibi gözüküyor. Yusuf Yazıcı, Bamba, Ikone, David, Andre, Sanches gibi oyuncuların çoğunun belki de hepsinin bu sezon takıma veda etmesi muhtemel. Ancak Lille geldiği noktada bu oyuncuların yerini doldurmakta sıkıntı yaşamayacağını gösterdi. Lille’in son 3 yıldaki forvet rotasyonuna bakarsak bunu anlayabiliriz. 15 milyona Milan’a sattığı Rafael Leao’nun yerini bir sonraki sezon 70 milyona Napoli’ye sattığı Osimhen ile dolduran Lille, Osimhen’in yerini de Beşiktaş’tan bonservis bedeli ödemeden getirdiği Burak Yılmaz ile doldurdu. Dolayısıyla Lille’in elinde her sezon şampiyonluk için mücadele edecek bir kadro olmasa da her zaman sürekliliği sağlayacak kadro olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç olarak bu akşam dünyanın en pahalı kadrolarından biri olan Paris Saint Germain’i geride bırakıp futbolda her şeyin para olmadığını bir kez daha kanıtlayan Lille’in şampiyonluk kutlamalarında 3 tane oyuncunun sırtında Türk bayrağı olması tarifsiz bir gurur. Tebrikler Lille! Tebrikler Bizim Çocuklar! Sizinle gurur duyuyoruz.
Rafi Levi