Emre Hoca’nın Fenerbahçesi
Fenerbahçe son aldığı 3-2’lik Kasımpaşa galibiyeti ile Emre Belözoğlu yönetiminde çıktığı son 5 karşılaşmada 4 galibiyet ve 1 beraberlik aldı. Erol Bulut döneminde de Fenerbahçe benzer seriler yakalamıştı, ancak oynanan oyun hiçbir zaman şu anda olduğu gibi taraftarı memnun etmemişti. Fenerbahçe özellikle Kadıköy’deki Gaziantep maçından beri topa sahip olmayı hedefleyen, göze hoş gelen ve taraftarları tarafından özlenen oyunu oynuyor. Bunun arkasındaki en büyük sebep ise sezon başında bu takımın kadro mühendisliğini yapan Emre Belözoğlu’nun şu anda takımın başında olması.
Sezon başında Fenerbahçe’nin elindeki kadroya bakıldığında bu kadro kağıt üstünde ligin en kaliteli kadrosuydu. Geçmiş senelerde de olduğu gibi kaliteli isimlerin büyük çoğunluğu merkez/ofansif orta saha mevkisinde yoğunlaşmıştı. Yıllardır ligimizde kalitesini gösteren Jose Sosa, Fenerbahçe ve Galatasaray’ı birbirine düşüren geçtiğimiz sezonun yıldızı Mert Hakan Yandaş, Alanyaspor’dan döndüğünden beri formu yükselişte olan Ozan Tufan ve yılların tecrübesi diyebileceğimiz Luiz Gustavo… Bu isimlere bir de beklenmedik bir performans gösteren Dimitris Pelkas da eklenince Fenerbahçe ortasahasında sezon başı itibariyle beş tane çok kaliteli oyuncu oynuyordu. Üstüne devre arasında gelen İrfan Can ve Mesut Özil transferleri de bu mevkideki yoğunluğu iyice şişiriyor ve Fenerbahçe’nin oyun stili de göz önünde bulundurulduğunda yanlış kadro mühendisliği eleştirilerini de beraberinde getiriyordu. İkinci yarının ilk maçları itibariyle Fenerbahçe’nin kadrosunda 7 tane çok kaliteli ortasaha oyuncusu bulunurken takımın güvenebileceği herhangi bir kanat ve santrafor oyuncusu bulunmuyordu.
Erol Bulut’un görevden ayrılmasıyla başa gelen Emre Belözoğlu’nun oynattığı futbol herkese gösterdi ki Fenerbahçe’nin kadro mühendisliği yanlış değildi. Sadece takımın başındaki teknik adam elindeki kadroya uygun bir futbol oynatmıyordu. Erol Bulut’un Fenerbahçe’si topu rakibe bırakmakta sorun görmeyen, orta alanda yaptığı presler sonucu kazandığı toplarla kaleye hızlı gitmeyi amaçlayan bir takımdı. Bu oyunun Süper Lig’deki bir büyük takım için sürdülebilir olup olmadığı tartışmaya açık bir konu ancak kesin olan bir şey varki Fenerbahçe’nin mevcut kadrosu bu oyunu oynamaya hiç uygun değildi. Bu oyun fizik gücü yüksek, atletik kanatlar ve bitiricilik kabiliyeti olan bir pivot santrafor gerektirse de Fenerbahçe’de bu tip oyuncular mevcut değildi. Erol Bulut oyuncuların bireysel kabiliyetleri ve Altay Bayındır’ın üstün performansı ile kazanılan puanlara kandı ve ısrarla takıma kendi oyununu dikte ettirmekten vazgeçmedi ki bu durum da kendisinin Fenerbahçe kariyerinin sonunu getirdi.
Emre Belözoğlu’nun göreve gelmesinden sonra Fenerbahçe, Yukatel Denizlispor maçını tatmin etmeyen bir futbolla 1-0 kazanmış, ardından Malatya deplasmanında etkisiz bir oyunla bir puana razı olmuştu. Takımın başındaki üçüncü maçında ise Emre Belözoğlu sahaya çıkardığı onbirde büyük bir revizyona gitti ve Fenerbahçe için sezonun kırılma noktalarından biri yaşanmış oldu. Aslında sezonun başından beri birçok spor yorumcusu tarafından dile getirilen kanatsız baklava düzenine geçilmişti. Fenerbahçe güçlü yanlarını avantaja çevirmiş, topa sahip olup pas kalitesini arttıracak bütün oyuncularını sahaya sürmüştü. Hatta kimilerine göre kadronun en önemli ismi olan Luiz Gustavo kulübeye çekilmişti. Sonuç olarak, kısa vadede oynanan oyunun Erol Bulut dönemiyle farkı ortada.
Ortada bir gerçek var ki, Fenerbahçe’nin orta saha rotasyonu gerçekten bu ligin çok ama çok üstünde bir kaliteye sahip. Emre Belözoğlu da kadrosunu bu duruma göre şekillendirerek neden takıma bu isimleri transfer ettiğini taraftara göstermiş oldu. Bir ayrı parantez de santrafor konusuna açmak istiyorum. Fenerbahçe’nin şu andaki oyun düzenine çok daha yatkın olan Mbwana Samatta’nın mevcut durumunun taktiksel nedenlerden ziyade yeteri kadar gol atamamaktan oluşan mental sebeplerden kaynaklandığını düşünüyorum. Dolayısıyla, eğer Fenerbahçe sezon başından beri bu taktiksel dizilimi kullanıyor olsaydı, Samatta çok daha üretken olabilir ve mental çöküşünün önüne geçebilirdi. Örnek vermek gerekirse Jose Sosa da Erol Bulut döneminde mental sorunlar yaşamış olmasına rağmen, yaşının ve oynadığı kulüplerin vermiş olduğu tecrübeyle birlikte Fenerbahçe’nin doğru saha dizilimine geçmesinin ardından takımın lideri rolüne soyundu.
Peki Fenerbahçe neden sezon başından beri bu oyunu oynamadı? Erol Bulut’un istediği oyuncular transfer edilmedi mi yoksa Erol Bulut istediği oyuncular alınmasına rağmen doğru oyunu bulamadı mı? Emre Belözoğlu yapmak istediği transferleri Erol Bulut’a dikte mi ettirdi? Erol Bulut yapılan transferlere itiraz etmedi mi? Bunların hepsi Fenerbahçe taraftarlarının sorması gereken sorular. Ancak görünen o ki, Fenerbahçe son yıllarda olduğu gibi bir kez daha yanlış sportif yapılanmaya kurban gitti.
Emre Belözoğlu’na bir başka deyişle Emre Hoca’ya gelirsek… İyi ve zeki bir futbolcu olmanın teknik direktör olabilmek için tek başına yeterli olmadığını en yakın zamanda Andrea Pirlo ve Frank Lampard örneklerinde gördük. Ancak belli oluyor ki Emre Hoca kendini teknik direktörlüğe iyi hazırlamış. Bana kalırsa teknik direktörlüğün en önemli meziyetlerinden biri olan elindeki malzemeyi iyi kullanabilme kabiliyetine sahip. Tabi bu da Fenerbahçe teknik direktörü olmak için tek başına yeterli değil. Sonuçta Türkiye’de spor kamuoyunun görüşü çok çabuk değişebiliyor. Unutmayalım ki şu anda ligin en formda teknik direktörü konumundaki Sergen Yalçın sezon başında kendi taraftarı tarafından istifaya çağırılıyordu. Emre Hoca’da uzun bir maratondaki inişleri ve çıkışları kaldırabilecek mental güç var mı? Bu soruya bu kısa dönemdeki performansını baz alarak cevap vermek hatalı olur.
Son 5 haftada ne olursa olsun Fenerbahçe’yi bu yaz çok zor bir karar bekliyor. Ya ligi tanımayan yabancı bir hocayla riske girilecek, ya da teknik direktörlük tecrübesi olmayan Emre Belözoğlu’yla yeni bir macera aranacak. Fenerbahçe’nin yakın geçmişteki Pereira ve Cocu gibi yabancı hoca tecrübeleri ve Emre Belözoğlu’nun ortaya koyduğu olgun teknik direktör görüntüsü göz önünde bulundurulursa Emre Hoca’ya güvenmek daha alınabilir bir risk gibi görünüyor.
Rafi Levi