Şampiyonluk Hayal mi? | Everton – Liverpool Maç İncelemesi
Merseyside derbisinin bu yılki hikayesi; orta sahaya sakatların da etkisiyle ilk 11’de başlayan Fulham’lı iki çocuk ve ligin Scott Parker’dan sonra kovulması beklenen ikinci menajeri Frank Lampard’dı.
Maçın belki de en güzel anıysa; henüz 9 yaşındayken silahlı saldırı sonucu Liverpool’daki evinde hayatını kaybeden Olivia’nın 9.dakikada ekrana yansıtılarak alkışlandığı andı…
Muhtemelen Jurgen Klopp, Everton’ın durumu ne olursa olsun deplasmanda geriye düştüğü bir Merseyside derbisini çevirmenin ne kadar zor olacağını tahmin ediyordu ve bu yüzden ilk 15 dakikaya oldukça kontrollü ve düşük tempoyla başladılar. Zira kötü giden Everton ve Lampard’a en çok nefes aldırabilecek şey bir Liverpool galibiyetiydi. Bu açıdan baktığımızda sanılanın aksine Everton’la oynamak için çok da iyi bir zaman değildi. Everton, dar bir 4-5-1 ile topu karşıladı, Liverpool bu hattı kıramayarak üçüncü bölgeye geçemedi ve pozisyon yaratamadı. Tabii ki Thiago gibi bir oyuncunun yokluğunu hissettiler ancak bu kadar sıkışmış bir oyun Firmino’yu çağırıyordu aslında. Diaz ve Salah’ın merkeze gelip dripling yetenekleriyle sizi 3.bölgeye taşıdığı bir oyunu ne teknik direktörün, ne de o pozisyondaki oyuncuların tercih etmediği düşünüldüğünde en mantıklı çözüm; Firmino’nun ve orta sahada pas kalitesini arttırabilecek Arthur’un oyuna girmesi gibi gözüküyordu.
32. dakikada maçtaki o ana kadarki en net pozisyonu Everton buldu ve Davies’in şutu direkte patladı. Sonrasında Nunez’in çaprazdan çektiği sert şuta Pickford nefis uzandı, devamında ise Luis Diaz direği geçemedi. İlk yarı oldukça temposuz ve vasattı. Anthony Taylor da İngiliz hakemlerinde görmeye alışmadığımız şekilde avantajları oynatmayan ve temponun yükselmesine yardımcı olmayan bir yönetim sergileyerek bunda rol oynadı.
İkinci yarı Firmino-Carvalho değişikliği ile başladı. Liverpool, ikinci yarıda sahaya alıştığımız temposuyla döndü ve çok iyi bir başlangıç yaptı. 48. dakikada Tsimikas ile çok net bir pozisyon da kaçıran Kırmızılarda, Firmino’nun oyuna girmesiyle beraber özellikle sol kanatta boşluklar bulduklarını, oyunu istedikleri gibi genişletebildiklerini gördük. Klopp da bunu görüp Robertson’ı oyuna aldı.
Firmino’nun orta alandaki zayıflığı ise Everton’ın maç boyunca hiç olmadığı kadar rahat çıkmalarına ve akışkan bir hücum sergilemelerine neden oldu çünkü orada –özelllikle fiziksel anlamda– bir direnç yoktu. Elbette hücumu daha çok düşünen Robertson’ın geride bıraktığı boşluklar da buna paraleldi. Tabi ki bu Klopp’un aldığı bir riskti çünkü aynı dakikalarda Firmino, Everton kalesinde üst üste pozisyonlara da giriyordu. Fabinho’nun şutunu da çıkaran Pickford neredeyse 1 dakikada 3 kurtarış yaparak yıldızlaştı derken bu pozisyonların hemen ardından 65’ de Everton’ın kontra atağında sahneye bu kez Alisson çıktı. Kontra ataklarla etkili olan Everton’ın 69’ da Coady ile gelen golü ofsayt gerekçesiyle sayılmadı ancak o golden sonra 84’de çok net bir fırsatı harcayana kadar da Everton maça hükmeden taraftı. 87’de Salah’ın enfes pasında Firmino, bir kez daha Pickford’a takıldı.
Kırmızılar, Elliott-Matip değişikliği ile üçlüye döndü, oyuna Trent yerine giren Milner’ı da merkeze atıp bütün hücum silahlarını kaleye yakınlaştırmak istese de hücumda çoğalamadı ancak 90+5’de Salah’ın direkten dönen şutu direkt bu hamlenin etkisiyle geldi.
Maçtan önce düşündüğümüz senaryoların aksine, Lampard için olumlu sinyaller aldığımız bir maç oldu ancak haftaya Arsenal ile oynayacak Everton’ın sezonun ilk 3 puanı için bir süre daha beklemesi gerekecek gibi görünüyor. Klopp ise, bir şeyleri düzeltmezse kariyerinde bir kez daha çalıştırdığı takımlardaki 7.sezon sendromuna yakalanmaya aday gözüküyor…
Berkay Atacan