NF1 Röportaj: Eski F2 Pilotu Can ARTAM
Motor sporlarına hayatını adamış böyle bir isme hem kendi merak ettiklerimi hem sizin merak ettiklerinizi sordum. Bize zamanını ayırıp sorularımıza içten ve samimi şekilde cevap veren Can Artam’a, Can abimize teşekkür ederim.
1-) Motor sporlarına olan tutkunuz nasıl başladı? Bunu meslek olarak yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Can ARTAM: Bu sporun tam olarak içine doğdum, her zaman bir parçası oldu hayatımın otomobiller ve yarışlar. Babam da eski bir yarışçı olduğundan ve çevresinde birçok yarışçı arkadaşı olduğundan çocukluğum pistlerde, garajlarda geçti. Meslek olarak yapmaya üniversiteye başladığımda karar verdim. Başka bir şeye yönelmek istemediğimi anladım.
2-) Formula 1’in alt klasmanlarında yarışan bir Türk olmak nasıl bir duygu? O dönem ülkemizden yeteri kadar destek gördünüz mü?
Can ARTAM: F1’e giden yolda en büyük mesafe benim dönemimde kat etildi her açıdan. F1’e çok yaklaşan bir pilot, F1 in Türkiye’ye gelmesi, o dönem genel izleyici ilgisi, her şey yüksekti. Ülkeden sadece yarış severlerden ve hayranlarımdan manevi destek gördüm, onun dışındaki sponsorluk vb. çok emekleme aşamasındaydı ülkede, kültür hala da oturmadı…
3-) Formula 1 pilotu olmaya ne kadar yaklaştınız?
Can ARTAM: F1 takımlarıyla masaya oturup pazarlık yapacak kadar… Son noktaya kadar geldik, işler tek imzaya kalmıştı…
Çağatay: Hangi F1 takımları ile imzaya yaklaştınız ve neden olmadı?
Can ARTAM: Minardi ve Jordan takımlarıyla anlaşmaya çok yaklaştık, 2004’de Jordan GP Junior takımıyla yarıştım, 2004 sonu Minardi ile, 2005 ortası da Jordan ile görüşmeler oldu. Red Bull 2005’de takibe aldığını bildirdi… Hepsinde farklı noktalara ve detaylara takıldık, menajerlik süreciyle ve maddi konularla alakalı genelde o dönem çok zorluydu bir Türk pilot için…
4-) Nico Rosberg, Heikki Kovalainen gibi isimlerle yarışmak size neler kattı, neler hissettirdi?
Can ARTAM: Öncelikle Rosberg gibi bir Dünya şampiyonu, Kovalainen, Liuzzi, Lopez, Speed gibi şampiyon pilotlarla rekabet etmek sizi her açıdan çok yukarı taşıyor, gelişiminize hız katıyor. Hem takım arkadaşı hem rakip olarak böyle üst düzey pilotlarla yarışmak bir ayrıcalık. Gelmiş geçmiş en iyi jenerasyonun bir parçasıydım, unutulmaz bir dönemdi.
5-) Sizce Türkiye’de motor sporları yeteri kadar destek görüyor mu? Neler yapılmalı?
Can ARTAM: Bence ilgi var ama destek demek bana göre işlerin kolaylıkla çözülebilmesi, kolaylıklar sağlanması demek, başka türlü bir desteğin anlamı yok, boşa gider. Burası ne bir spor ülkesi ne de motorsporları kültürü olan bir ülke. Kültür olması için DNA’mızda olması gerekir. Bizim DNA’mızda atçılık, cirit, okçuluk, güreş, halter var. Bir otomobil markamız, otomotiv değer zincirinde ana oyuncu olacak geçmişimiz yok. Ciddiye almayacağımız Çekoslovakya 80 yılda sayısız Motorlu taşıt üretmiş, kendi markaları var onlarca, sanayi var…
6-) Şu an ülkemizi temsil eden genç pilotlar arasında sevdiğiniz, takip ettiğiniz bir isim var mı?
Can ARTAM: Çok yakından takip ettiğim biri yok açıkcası, alt yaş gruplarında karting de yetenekli 1-2 pilot var ancak göze çarpan.
7-) Eğer yarış kariyerinize 0’dan tekrar başlayacak olsaydınız neyi farklı yapardınız?
Can ARTAM: Kesinlikle lise yıllarımdan itibaren eğitimi ikinci plana atardım, asla üniversiteye gitmezdim. Gitsem de yarı zamanlı, uzaktan ya da açıktan okurdum. Daha küçük yaştan Avrupa ya gidebilmek için uğraşırdım. Spor ve üniversite eğitiminin bir arada yürüyebildiği tek kültür ABD’deki kolej sporları, bunun haricinde bir genç, eğer sporcu olmak istiyorsa, önce spor gelmeli… Üniversite eğitimi zaman ve kaynak kaybı. Gelecekte zaten yaşamın tüm alanlarına sirayet edecek bu durum, üniversiteler önemini yitirdi.
8 -) O dönemde pist içinde veya dışında sorun yaşadığınız bir pilot oldu mu?
Can ARTAM: Tabii ki, çok. Birçok sporda her müsabaka da kavga çıkıyor. Bizde de çok oldu. Genç yaşta daha heyecanlı oluyor insan. Örneğin meşhur bir Piquet olayım var. Sonradan barışıp arkadaş olduk. Monaco’da pitten çıktıktan hemen sonra kendi hatasıyla bana arkadan çarpmıştı sıralama turlarında… sonra hatasını anlamış olacak ki arkadaş olduk.
Türkiye de de çok komik şeyler oluyor. Ben sporu bıraktıktan 5 sene sonra ilk defa otomobil koltuğuna oturan, sporla alakası olmayan tipler türemiş, her yarış sanki halısaha maçı, sürekli kavga gürültü. 2013 Türkiye şampiyonu olduğumuz yıl tam bir rezaletti. Türkiye de özellikle pist yarışlarında durum acıklı.
Çağatay KIR
Ellerinize sağlık 🙂